Edirne’de üç gün süren İl Müftüleri İstişare Toplantısı ve 7. Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları Toplantısı sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi. Balkan ülkelerinin Diyanet İşleri Başkanlarının, 81 İl Müftüsünün ve Diyanet İşleri Başkanlığının üst yönetiminin katıldığı değerlendirme oturumunun ardından Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in kamuoyu ile paylaştığı 18 maddelik ortak sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi;
Açılış programının ardından “V. Din Şûrası Kararlarının Değerlendirilmesi”, “Göç, İltica ve Din Hizmetleri”, “4-6 Yaş Grubu Kur’an Kursu Hizmetleri”, “Personel İstihdamında Yerindelik ve Yeterlik”, “TDV Şube Yapılanmaları ve Öğrenci Yurtları Çalışmaları” konularının üç gün süreyle çalıştaylar halinde müzakere edildiği istişare toplantısı sonunda ortaya çıkan sonuçlar ve alınan kararların kamuoyu ile paylaşılması uygun görülmüştür.
BÜLTEN GÖRSELLERİ... Gerçek boyutunda görüntüleyebilmek için üzerine tıklayınız.
Eğer görselleri göremiyorsanız lütfen tıklayınız:
Kim hangi gerekçeyle yaparsa yapsın şiddet, vahşet ve ölümle sonuçlanan eylemlerin İslâm’a mal edilmesi asla kabul edilemez…
30. İl Müftüleri İstişare Toplantısının hazırlıklarının yapıldığı sırada, Fransa’da dünya kamuoyunu sarsan, önce 12 kişinin ve daha sonra da 6 kişinin ölümüne neden olan hiçbir şekilde kabul edilemez bir terör saldırısı meydana gelmiştir. Avrupa’da yaşayan Müslüman varlığını da yakından etkileyecek olan bu saldırı şiddetle telin edilmiştir. Kim hangi gerekçeyle yaparsa yapsın şiddet, vahşet ve ölümle sonuçlanan bu tarz eylemlerin İslâm’a mal edilmesi asla kabul edilemez.
Bütün dünyanın, fasılasız ölümlerin yaşandığı coğrafyaların trajedilerini aynı hassasiyetle karşılaması bir insanlık vazifesidir…
Uzun süredir saldırıların, ölümlerin ve vahşetlerin yaşandığı dünyanın pek çok bölgesinde nice masum insanların katledildiği bilinmektedir. Nitekim aynı günde Pakistan’da, Nijerya’da, Irak’ta ve Suriye’de yüzlerce insanın katledildiği olaylar gerçekleşmiştir. Bütün dünyanın, fasılasız ölümlerin yaşandığı bu coğrafyaların trajedilerini aynı hassasiyetle karşılaması bir insanlık vazifesidir. Ölenlerin coğrafyasının, ırkının, dininin ve mezhebinin farklı oluşuna göre tepki verilmesi, tüm insanlığın vicdanını yaralamaktadır. Ölümler arasında çifte standart oluşturmak; bölgesine, rengine, ırkına, dinine ve mezhebine göre ölümleri tasnif etmek ve ortaya çıkan sonuçları istatistiklerin konusu yapmakla yetinmek hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu vesileyle bugüne kadar, her türlü insani değerden yoksun olarak üretilen ve kirli amaçlar için seferber edilen silahların sebep olduğu mazlumiyet, mağduriyet ve katliamların acısının ayrım gözetmeksizin insanlık ailesinin bütün fertleri tarafından hissedildiği bir dünya özlemi yüksek bir hissiyatla ifade edilmiştir.
İslamofobinin bir endüstriye dönüşerek yaygınlaşması, dünyanın her tarafında Müslüman varlığına karşı bir tehdit oluşturmaktadır…
İslamofobinin bir endüstriye dönüşerek yaygınlaşması, başta Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olmak üzere dünyanın her tarafında Müslüman varlığına karşı bir tehdit oluşturmaktadır. İslamofobik eylemler, barış içerisinde birlikte yaşama kültürüne zarar verip güvenliği ortadan kaldıracak boyutlara ulaşmadan, ilgili ülkeler tarafından gerekli tedbirler alınmalı, yabancı düşmanlığı, ötekileştirme ve ayrımcılıktan uzak durulmalıdır. Bu arada din görevlilerimizin İslamofobi ve bunu körükleyen yanlış dini anlayışlar konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla çok yönlü çalışmalar yapılmalıdır.
Kutsal değerleri aşağılamak, küçümsemek, istismar etmek, onlara hakaret ve tecavüz etmek, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez…
Dinin kutsal kabul ettiği değerler, inansın ya da inanmasın herkes tarafından saygı duyulması gereken hususlardır. Kutsal değerleri aşağılamak, küçümsemek, istismar etmek, onlara hakaret ve tecavüz etmek, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Müslümanlar, Kur’an’ın evrensel mesajları ve Hz. Peygamberin çağlar üstü örneklik ve rehberliğini esas alarak bunları yapanlardan yüz çevirmeli; tepkilerini İslâm’ın rahmet mesajları çerçevesinde ve makul düzeyde göstermelidir. Tahrikler meşru gösterilerek şiddet ve ölümle sonuçlanan tepki ve eylemler, hiçbir şekilde İslam açısından kabul edilemez.
İslâm dünyasında herhangi bir dinin mabedine saldırmak nasıl kabul edilemez ise Avrupa’da da herhangi bir camiye saldırmak aynı şekilde kabul edilemez…
Bilhassa son yıllarda Kıta Avrupası’nda camilere yönelik pek çok yakma ve kundaklama girişimleri olmuş, mabetlerimize ırkçı söylemler içeren yazılar yazılarak kesilmiş domuz kafaları bırakılmış, hakaret, tahkir ve tezyiflerle İslâm’ın mukaddesatı aşağılanmış, Müslümanlara yönelik kin, öfke ve nefret suçlarında kayda değer bir artış gözlenmiştir. Çağdaş dünya vakit kaybetmeden bu tür suçları önlemeye yönelik gerekli adımları atmalı, mabet masumiyeti çerçevesinde camilerin güvenliğini sağlamalıdır. İslâm dünyasında herhangi bir dinin mabedine saldırmak nasıl kabul edilemez bir eylem ise Avrupa’da da herhangi bir camiye saldırmak aynı şekilde kabul edilemez bir eylem olarak görülmelidir.
İslâm’ı terör ve şiddetle özdeşleştirmek rahmet dini İslâm’a yapılabilecek en büyük haksızlıktır…
İslâm, rahmet, merhamet ve şefkat dinidir. İslâm’ın amacı, insanı hem bu dünyada hem de ahirette mutlu etmektir. Bütün insanların barış, huzur ve esenlik içerisinde yaşadığı bir dünyayı var etmek İslâm’ın en büyük gayesidir. İslâm’ı terör ve şiddetle özdeşleştirmek rahmet dini İslâm’a yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın defalarca kanıtladığı gibi tüm insanlık şunu iyi bilmelidir ki, Allah’a ve O’nun Sevgili Peygamberi Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği Kitab’a tam bir teslimiyetle bağlı olan müminler, hiçbir topluluk için tehdit, korku, düşmanlık ve şiddet unsuru değildir.
İslami kavramların kolayca ve sınır tanımaz bir şekilde fütursuzca kullanıldığı bazı temsillerin, günümüzde, en çok da Müslümanlara zarar verdiği muhakkaktır…
Gerek çağımızdaki pozitivist eğitim anlayışı, gerekse modern zamanlarda gelişen kimi ideolojilerden etkilenme hali sömürgelerin, istilaların, işgallerin ve istibdatların oluşturduğu zeminlerde şekillenen Müslüman tasavvurunda farklı tezahürlerin ve yaralı bilinçlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İslami kavramların kolayca ve sınır tanımaz bir şekilde fütursuzca kullanıldığı bu temsillerin, günümüzde, en çok da Müslümanlara zarar verdiği muhakkaktır. Başta ilim adamları olmak üzere İslâm dünyasındaki dini kurumların, dini-sosyal teşekküllerin ve her bir Müslümanın, İslam’ın hak ve adalet anlayışı ile Rahmet Peygamberinin (sav) emsalsiz üstün ahlaki vasıflarını herkesin anlayabileceği hikmetli bir dil ve üslupla özellikle gençlere ve toplumun tüm kesimlerine tanıtmaları konusundaki gecikmişliğimiz artık hiçbir mazeret kabul etmemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Balkan Ülkelerindeki dini kurumlar bu konularda işbirliğinin gerekliliğini vurgulamışlardır.
Balkanlarda ve Avrupa’da din eğitimi kurumları ile Diyanet İşleri Başkanlığının ilgili kurum ve kuruluşlarla temas kurması gerekli görülmüştür…
Balkanlarda ve Avrupa’da din eğitimi kurumları ile ülkemizde orta ve yüksek düzeyde din eğitimi müesseselerinin öğrenci değişimi, öğretim elemanı desteği, müfredat ve eğitim materyalleri hazırlanması, kütüphane ve dökümantasyon hizmetleri vb. konularda işbirliği ve tecrübe paylaşımının gerçekleştirilmesi maksadıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının ilgili kurum ve kuruluşlarla temas kurması gerekli görülmüştür.
Balkanların dini ve kültürel unsurları arasında yer alan Bektaşi Müslümanlara maruz kaldıkları kültürel erozyon karşısında destek sunulması gerekli görülmüştür…
Balkan coğrafyasının en önemli dini ve kültürel unsurları arasında yer alan Bektaşi Müslümanlar ve irfan geleneğimizin kadim temsilcileri yaşadıkları coğrafyada İslam’ın sınırlarının zorlandığı mahallerde ciddi bir kimlik ve kültür kuşatması altındadır. Onların sorunlarıyla yakından ilgilenmek, ihtiyaç duydukları konularda ve özellikle sık sık maruz kaldıkları kültürel erozyon karşısında İslam kardeşliğinin bir gereği olarak kendilerine destek sunulmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur.
Roman vatandaşlarımıza yönelik müftülüklerimizin çalışmalarını yoğunlaştırmalarının yerinde olacağı dile getirilmiştir…
Roman Müslümanlar sık sık ayrımcılığa uğrayan kimlikleriyle, tahrip edilen kültürleriyle “ümmetin yetimleri” mesabesinde kendilerini yalnızlaştırılmış hissetmektedir. Roman Müslüman kardeşlerimizin gerek Türkiye’de gerekse Balkan dünyasındaki akıbetleri hakkında sorumluluk bilinciyle hareket edilerek müftülüklerimizin, Roman vatandaşlarımıza yönelik çalışmalarını yoğunlaştırmalarının yerinde olacağı dile getirilmiştir.
Kardeşlik hukukunun gereği olarak Suriyeli kardeşlerimizin ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda daha fazla gayret gösterme gerekli görülmüştür…
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bölgemizde meydana gelen iç savaşlar nedeniyle devlet ve milletimizin yüksek sorumlulukları çerçevesinde ülkemize göç etmek zorunda kalan muhacir kardeşlerimizin fiili durumlarının daha da iyileştirilmesi konusunda müftülüklerimize düşen görev ve sorumluluklar artmıştır. El birliği ve dayanışma içerisinde Suriyeli kardeşlerimizin ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda kardeşlik hukukunun gereği olarak daha fazla gayret gösterme zarureti ortaya çıkmış ve bu gereklilikler çeşitlenmiştir.
2015 yılı Kutlu Doğum Haftasının teması “Hz. Peygamber, Birlikte Yaşama Ahlâkı ve Hukuku” olarak belirlenmiştir…
Dil, din, mezhep ve coğrafya ayrımı yapmaksızın tüm dünyada hiç kimseyi ötekileştirmeden bir arada birlikte yaşamak, toplumların barışı için giderek önem kazanmaktadır. Bu itibarla 2015 yılı Kutlu Doğum Haftasının teması “Hz. Peygamber, Birlikte Yaşama Ahlâkı ve Hukuku” olarak belirlenmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığının Camiler Haftası, Kutlu Doğum ve Ramazan temaları bütün yılları kuşatacak şekilde programlandırılması gerekli görülmüştür…
Diyanet İşleri Başkanlığının Camiler Haftası, Kutlu Doğum ve Ramazanlarda gündeme getirdiği “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi”, “Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Hukuku”, “Hz. Peygamber ve İnsan Onuru”, “Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet”, “Cami ve Çocuk Buluşması”, “Engelsiz Cami Engelsiz İbadet”, “Cami, Kadın ve Aile”, “Cami ve Gençlik”, “Ramazan ve Komşuluk Medeniyeti”, “Müminin Sevgi ve Barış Dokunuşu: Selam”, “Helal Lokma, Helal Kazanç”, “Hiç Kimse Kimsesiz Kalmasın” başlıkları altında farkındalık oluşturmaya yönelik temaların, sadece bu haftalara münhasır kılınmaması, söz konusu tema ve kampanyaların bütün yılları kuşatacak şekilde programlandırılması hizmetlerin kalıcılığı açısından önem arz etmektedir.
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının kurul kararları dışında kalanlar, kurumsal olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görüşlerini yansıtmaz…
Dini konularda Diyanet İşleri Başkanlığını kurumsal olarak bağlayıcı kılan husus, bir süreç dâhilinde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının mekanizmalarından geçerek Kurul kararı haline gelen görüşlerdir. Bunun dışında kalanlar, kurumsal olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görüşlerini yansıtmaz. Hal böyleyken son zamanlarda bazı medya mensuplarının kendilerini fetva soran kişi konumuna koyarak müftülüklere sorular yöneltmesi ve aldığı cevapları Diyanet İşleri Başkanlığının topluma takdim ettiği bir kararı ve görüşüymüş gibi sunması asla kabul edilemez. Bazı konularda münferit sorulara verilen cevapların ise çarpıtılarak basında yer bulması ve bu yolla Diyanet İşleri Başkanlığının itibarsızlaştırılmaya çalışılması her şeyden önce gayr-i ahlâkidir. Bilinmelidir ki İslâm geleneğinde kişiye özel verilen fetvalar, umumileştirelemez. Alo 190 Fetva Hattı ile verilen fetvalar, tamamen fetva isteyen kişiyle ona fetva veren görevlinin arasında geçen ve sonuçta fetva isteyeni bağlayan bir husustur. Bazı medya kuruluşları tarafından bu tür fetvaların bütün bir topluma Başkanlığın görüşü olarak takdim edilmesi, hatta bazı gazetecilerin de bunları köşelerine taşıması kabul edilebilir değildir.
Hiçbir durum ya da kurum, İslami hakikatlerin yalın ve doğru bir şekilde anlatılmasına engel teşkil edemez…
İslâm, güzel ahlâktır. O halde ahlaktan yoksun bir dindarlık anlayışı düşünülemez. Öte yandan İslami ahlakın en belirgin özelliği de merhamet ve adalettir. İslam, öncelikli olarak ahlaka dayalı bir toplum inşasını hedefler. Nihayet İslam, bireyin nefsinin tezkiyesiyle başlayan bir toplumsal ıslahı esas alır. Dindarlık sadece bazı ritüellerin ifasıyla yerine getirilmez. Gerek başkasının hak ve hukukuna riayet, gerek kamusal hak ve sorumluluklar gerekse kamusal emanetlere riayet yüksek ahlakın bir gereğidir. Yetim hakkı gözetmek, helal kazanç sağlamak, emanete riayet etmek ve liyakati esas alarak iş yapmak, en az ibadetlerimiz kadar İslam’ın emir ve tavsiyelerindendir. İslâm’ın doğru bilgisini anlatmak bütün görevlilerimizin en başta gelen vazifesidir. Hiçbir durum ya da kurum, İslami hakikatlerin yalın ve doğru bir şekilde anlatılmasına engel teşkil edemez. Aynı şekilde İslâmî hakikatler, hiçbir zaman siyasal bir talep ve beklentinin aracı ve konusu yapılamaz. Beşeri zaaf, eksiklik ve günahlarımızı ört bas etmek için Kur’an ve Sünnet’ten delil aranmaz.
Kur’an kurslarıyla ilgili taleplerin karşılanmasında Başkanlığımızca gerekli adımların atılması önem arz etmektedir…
Halkımızın yoğun talebi üzerine Başkanlığımızın 4-6 yaş grubu Kur’an kursu eğitimiyle ilgili çalışmaları halkımız tarafından takdirle karşılanmaktadır. Kurslarımızla ilgili talep her geçen gün artmakta olup talebin karşılanmasında fizikî, malî, eğitim materyali, öğretici ve yardımcı personel istihdamı açısından yaşanan sıkıntıların giderilmesi için Başkanlığımızca gerekli adımların atılması önem arz etmektedir.
Müftülüklerimiz, Türkiye Diyanet Vakfının illerde yapılanmasını tamamlamalı, ülke genelinde öğrenci yurdu açma faaliyetlerine ağırlık vermelidir…
Müftülüklerimiz, Türkiye Diyanet Vakfının tüm illerimizde ve ilçelerimizde temsilcilik ve şubelerini yapılandırma iş ve işlemlerini tamamlamalı; ülke genelinde öğrenci yurdu açma faaliyetlerine ağırlık vermelidir.
Başkanlık personelimizin vaaz, irşat ve hutbe gibi dinî vazifeleri ifa ederken siyasi yönelim ve eğilimlerini izhar etmemeleri konusunda dikkatli olmaları gerekir…
Yasalar, Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının, her türlü siyasi faaliyetten uzak durmalarını zorunlu kılmaktadır. Yaklaşan seçim sürecinde Başkanlık teşkilatında görev alan her bir personelimizin gerek vaaz, irşad, hutbe gibi dinî vazifeleri ifa ederken gerekse sosyal medya gibi mecralarda ima yolu ile dahi olsa siyasi yönelim ve eğilimlerini izhar etmemeleri konusunda dikkatli olmaları gerekir.
Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanlarının toplantımıza iştirak ederek bakış açılarını yansıtmaları büyük bir zenginlik kazandırmıştır…
Ülkemiz, bölgemiz, İslam dünyası ve dünyada yaşanan pek çok konu ile hizmetlerimiz çerçevesinde Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanlarının toplantımıza iştirak ederek bakış açılarını yansıtmaları büyük bir zenginlik kazandırmıştır. İl müftüleri bu katkıların manevi anlamının ve tarihsel değerinin yüksek olduğunu belirterek ilişkilerin ve işbirliği imkânlarının daha da geliştirilmesini arzu ettiklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca bu toplantıda, il müftülerimizle Balkan Ülkeleri Diyanet İşleri Başkanları ilk defa istişare yapma imkânı bulmuşlardır.