AK Parti Ataşehir İlçe Teşkilatı ve Gençlik Kolları, İstiklal Marşı`nın 94.Yıl Dönümü ve Mehmet Akif Ersoy`u Anma Günü dolayısıyla Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi`nde anma etkinliği düzenledi. Törene çok sayıda siyasetçi, basın ve teşkilat mensubu katıldı.
Törene; İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Sivas Milletvekili Ali Turan, Gençlik Kolları Başkanı Yasin Görgülü, İlçe Başkanı M.Naim Yağcı`nın yanı sıra gecenin onur konuğu olarak Mehmet Akif Ersoy`un torunu Selma Argon ve "Vatanında Cüda` İstiklal Şairi, Kod Adı: İrtica 906" kitaplarının yazarı Muharrem Coşkun ile birlikte çok sayıda Ak Parti’li siyasetçi, teşkilat ve basın mensupları da katılım gösterdi.
Ataşehir Gençlik Kolları Başkanı Yasin Görgülü açılış konuşmasında, "Bugün bazı şeyleri çok net bir şekilde ifade ve izah etmek durumundayız. Senelerce ülkemizde ruh köklerimize musallat olmuş kurtçuklar, içten içe çınarın kökünü kemirirlerken, bizim olan ne varsa hepsini yerle yeksan ettiler. Maneviyatımıza dair kurduğumuz tüm bağlantılara son vererek milletimizi sınırlarının dışına çıkamayacak şekilde karanlığa hapsettiler. Bu yüzden ümmet diyenler, İslam diyenler, maneviyat diyenler en acımasız işkencelere maruz bırakıldı. Ülkem, milletim, vatanım diyenler ülkesine hasret bırakıldı. Bir memleketin öz evlatları kendi vatanlarında parya konumuna sürüklendi. Manevi köklerimiz seküler düşünce tarzı ile yeniden dizayn edilmek istendi" sözlerine yer verdi.
Görgülü, Mehmet Akif`in millet şuurunu, özünü ve maneviyatını anlatırken, "O dualarında kendini unutan bir kahramandır" ifadelerini kullandı.
Akif`in, "Bırak ihanet tam anlımdan vursun beni, İsterse karanlık zindanlarda boğsun, Eğer ölümüm yaşatacaksa devleti, Bu canı koruyan nefse yazıklar olsun..." dizelerine yer veren Görgülü`nün "Bu ülkenin yiğit evlatları artık sahipsiz kalmayacak, savunulamayacak bir pozisyonda bırakılmayacak! Söz veriyoruz!" sözleri yoğun alkış ve tezahuratlarla karşılandı.
Mehmet Akif Ersoy`la ilgili emniyet, istihbarat ve İçişleri Bakanlığı`na ait resmi yazışmalardan oluşan yaklaşık 70 gizli belgenin yer aldığı, "Vatanında Cüda` İstiklal Şairi, Kod Adı: İrtica 906" kitabının yazarı Muharrem Coşkun ise Mehmet Akif ile ilgili bir iddia üzerine 2010`da bu araştırmaya başladığını söyledi. Coşkun, "Akif`in vefat ettiği Aralık 1936`da dönemin hükümetinin, İstanbul Valiliği ve İstanbul Üniversitesi`ne, `Sakın Akif`in cenazesine kimse katılmasın` talimatı verdiğini duymuştum. Araştırmamla bu belgeleri ortaya çıkardım. Dönemin hükümeti tarafından takip edilen tek bir belge olmadı. Akif`in devletteki adı `İrtica 906`dır. Bu da bu şekilde ortaya çıkmıştır. Belgeleri incelediğinizde, el yazısıyla veya matbu olarak `İrtica 906` imzasını göreceksiniz. İlk defa gün yüzüne çıktı ve kitabımızda `İrtica 906` olarak yayımlandı. İlk kez bu belgeleri bu kitapla sergiledim. Bu kitapta Mehmet Akif`in adli sicil kaydı `Akif Efendi` diye başlıyor. Cumhuriyet`te, İstiklal Marşı`nı yazmış, cephede vaazları dağıtılmış ve mebusluk yapmış bir istiklal şairi, `İrtica 906` koduyla takip edilmiş. Bu belgelere bakarak iddia ediyorum, eğer Akif Mısır`a gitmeseydi asılabilirdi" dedi.
Ersoy`un torunu Selma Argon da 4 yıldır Anadolu`da dolaşıp bu konuları anlattığını belirterek, "Benim için çok anlamlı. 12 Mart, İstiklal Marşı`nın kabulü ve dedemle ilgili anma törenleri var. Her yerde ilgiyle karşılanıyorum. Dedemi çok seviyorlar. Gençler artık o dönemlerde neler olup bittiğini merak ediyor. Dedem, "Ben vatan haini değilim" deyip, gönüllü sürgün gitmiştir. O zamanki hükümeti zor durumda bırakmamak için gitmiştir. Çünkü çok önemli isimdir. Sözü dinlenilen, inanmış bir isim olduğundan diğer arkadaşları gibi yakalanıp İstiklal Mahkemeleri`nde yargılanırsa büyük olaylar olabileceğini düşünmüş olabilir. Onu tanıyan kimse, onun böyle faaliyetlerde bulunabileceğini aklına bile getirmez. İrtica taraftarı olmamıştır. Cahil din adamlarına, yobazlığa, dini istismar edenlere karşı gelmiştir. Safahat`ı okuyanlar bunu çok iyi anlar" diyerek sözlerine son verdi.
Programın bir diğer ilgi çeken hususu ise Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Musa Bayındır’ın okuduğu şiir sırasında salonda yükselen ‘Allahuekber’ sesleri oldu.