Ocak ayı ilk oturumu gerçekleştirilen Ümraniye Belediye Meclisi’nde CHP Meclis Üyesi Cevdet Yılmaz, gündem dışı yaptığı konuşmada, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u eleştirdi. Bakanın öğretmen maaşları ile ilgili demeçlerinin kınanması gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Sayın Selçuk ‘bu ülkenin en büyük yükü-kamburu Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki görev yapan din görevlilerine ödenen maaşlardır’ dese, bu kez kamuoyunun tepkisi ne olurdu?” dedi. Cevdet Yılmaz şunları söyledi:
“ŞU ANKİ MAKAMINDA KALABİLECEK MİYDİ?”
“Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk Bey, Öğretmenler Günü kutlaması mesajında şöyle bir cümle kullandı; Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nın en büyük külfeti öğretmenlere ödenen maaşlardır. Bu açıklamaya karşı kamuoyunun tepkisi ne oldu? Ben de şunu beklerdim, sayın bakanı kınamızı beklerdim. Şimdi bu söylemi tersinden düşünmek istiyorum. Sayın Selçuk deseydi ki ‘bu ülkenin en büyük yükü-kamburu Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki görev yapan din görevlilerine ödenen maaşlardır’ dese, bu kez kamuoyunun tepkisi ne olurdu? Sayın Selçuk şu anki makamında kalabilecek miydi? Sizlerin de kamuoyunun da takdirine bırakıyorum.”
“CUMHURBAŞKANI YURTTAŞLARINA YALAN SÖYLEYEMEZ”
“Diğer bir husus ise yine Sayın Yavuz Selim Tuncer‘in genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aralık ayı grup toplantısında yapmış olduğu konuşmasında AK Parti‘ye oy verene ben Öğretmen demem söyleminden dolayı genel başkanımızın bu ifadesini ‘kınamanızı beklerdim’ diye bana sitemde bulundunuz. Peki, sayın genel başkanımız bu ifadeyi neden kullandı? 2019 yerel seçimlerinde miting alanlarında sayın cumhurbaşkanımız öğretmenleri güvenlik güçlerine sağlık personellerine ve Diyanet işlerindeki görev alan tüm çalışanlara 3600 ek gösterge verileceğine dair söz verdi. Genel başkanımız da ‘siyasiler meydanlarda vaatlerde bulunur ancak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yurttaşlarına yalan söylemez, yalan söyleyenden de Cumhurbaşkanı olmaz’ şeklinde söylemde bulundu Bu sebeple ‘oy verilmez, oy verene de öğretmen denilmez’ şeklinde ifade kullanmıştı. Bu hususu takdirinize sunuyorum.”
“ÜLKE TARİHİNİN EN KANLI KATLİAMI”
Diğer bir husus da Maraş Katliamı‘nda katledilenleri unutmadık, unutmayacağız Covid-19 sebebiyle anılma gerçekleştirilemedi. Gerici, faşist güçlerin saldırıları sonucu 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında yaşanan ve Türkiye‘yi 12 Eylül darbesine götüren sürecin önemli etkilerinden biri olan Maraş Katliamı’nın üzerinden 42 yıl geçti. 19 Aralık 1978 gecesi Maraş‘ta Sinema salonuna bomba atılmış ve daha sonra faşistler tarafından atıldığı ortaya çıksa da bu bomba bahane edilerek günlerdir, kentte tırmandırılmakta olan Alevi-Sünni gerginliği çatışmaya dönüştü. Ülke tarihinin en kanlı katliamlardan biri olan Maraş Katliamı gerçekleştirilmiştir. 20 Aralık‘ta Alevilere ait bir kıraathane bombalanmış, 21 Aralık‘ta ise öğretmenler katledilmiştir.”
“GERİCİ VE MEZHEPÇİ POLİTİKALAR, TOPLUMDA GERGİNLİK YARATMAYI SÜRDÜRMEKTEDİR”
“22 Aralık‘ta cenaze töreni sırasında halka saldıran gerici güçler kalabalığa daldıktan sonra polis engeli ile karşılaşmadan kent merkezine yürüyüşe geçmiş şehir merkezinde Alevilerin; işyerlerini tahrip ederek, 3 işçiyi katletmişlerdir. 23 Aralık‘ta Polis, halk çatışmasını önlemek gerekçesiyle kentteki tüm polisler devre dışı bırakılmıştır. 24 Aralık‘ta çevre köy ve ilçelerden getirilen silahla faşist grupların takviyesiyle Alevilerin yaşadığı mahalleler bombalanmış ve daha sonra kuşatma altına alınmıştır. Maraş‘ta insanlar; kadın, çocuk, genç ve yaşlı ayrım yapılmaksızın devletin gözü önünde katledilmişlerdir. Ancak 26 Aralık‘ta durdurulan gösterilerde resmi olarak 111 kişi hayatını kaybetmiş ancak gayri resmi olarak da 500’ün üzerinde kişi de can vermiştir. Yüzlerce kişi yaralanmış, katliam sonrası binlerce Alevi Maraş‘ı terk etmek zorunda kalmıştır. Daha sonraki zamanlarda sıkıyönetim ilan edildi. Türkiye‘yi geçmişte halkları birbirine karşı kışkırtarak katliamlara ve cinayetlere zemin hazırlayanlar, bugün aynı kafayla ırkçı, gerici, ayrımcı ve tetikçi bir kafayla politikalarını sürdürmektedirler. Buna karşı olanlarsa, halkların eşitliğine dayanan ve barış içinde bir arada yaşama gayesini hedefleyerek, birikimleri yoğunlaştırmaktadır. Maraş‘ta, Sivas‘ta katliamı yapan zihniyetle bugün tek adam yönetimine karşı çıkan herkesi, düşman ilan eden karanlık zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. Üzerinden 42 yıl geçmiştir, son yıllarda yaşanan kitlesel katliamlar, iktidar medyası olarak sürdürülen gerici ve mezhepçi Politikalar, toplumda gerginlik yaratmayı sürdürmektedir. Yeni katliamlara adeta davetiye çıkarmaktadır. Türkiye‘nin katliamlarla dolu tarihi son yıllarda peş peşe yaşanan yeni katliamlarla sürmektedir. İnsanlığa karşı işlenen bir ton suç ve yaşanan katliamlara sessiz ve tepkisiz kalınmaması ve katliamları yapanlar ve masum insanların yaşam hakkını elinden alınması ve bu haksızlıklara seyirci kalınmaması gerektiği açıktır.”