İstanbul Gündemi

Gürsel Tekin; 'Beton lobisi sorgulanmalı!'

Player yükleniyor...
Haberler / Politika
17 Şubat 2023 Cuma 18:31

Türkiye’yi derinden yaralayan, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgeye giden CHP Milletvekili Gürsel Tekin, Türkiye’nin deprem gerçeğini Gazetemizin Köşe Yazarı ve İstanbul Temsilcisi Abdullah Ağırkan’a Anlattı…

Genelde Türkiye'nin özel de İse İstanbul'un bir deprem haritası olması gerektiğini belirten Gürsel Tekin, 2008 yılında ’Deprem Gerçeği ve İstanbul Sempozyumu’  düzenlediklerini, çözüm önerileriyle birlikte raporladıklarını ve devletin tüm kurumlarına gönderdikleri halde kimsenin dikkate almadığını belirterek, ayağının tozuyla geldiği deprem bölgesinden izlenimlerini paylaştı, kamuoyunun merak ettiği sorulara cevap verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, deprem bölgesinde gördüğü acıyı ve bu acıların bir daha yaşanmaması için öncelikle Türkiye’nin deprem bölgesinde olan bir ülke olduğunun kabul edilmesi gerekli. Türkiye tarihinin depremlerle dolu olduğunu, henüz 10 yaşındayken deprem nedeniyle çadırda kaldıklarını hatırladığını söyleyen Tekin, “Geçmişten günümüze gerek yönetenler, gerekse egemenler ülkemizin deprem gerçeğiyle ilgilenmedi. Türkiye’nin deprem gerçeği ile yüzleşilmedi” dedi.

Anadolu’da olan depremlerin lokal görülmesinden ötürü, sonuçları çok ağır olan Marmara depreminin yaşandığını ifade eden Gürsel Tekin, “O dönem Kadıköy Belediyesi’ndeydim. Tıpkı bugünkü gibi sahada deprem bölgesindeydim. O dönem hiç bir hazırlık olmamasına rağmen hızlı bir şekilde müdahale edildi. Bunun da temel nedeni askerin hemen sahaya inmesiydi. Gölcük'te askeri alanın yıkılmasına, bir kısmının göçük altında kalmasına rağmen sahaya inildi ve gerek kurtarma gerekse bölgede oluşabilecek güvenlik sorunlarının önüne geçilebilmesi adına görev alındı” dedi.

ULUSAL DEPREM KONSEYİ’Nİ LAV ETTİLER

Tekin, Marmara Depremi’nin ardından hükümetin önemli kararlar aldığını, Ulusal Deprem Konseyi’nin oluşturulduğunu, yapı stoklarını yenilenmesi için deprem vergisinin konulduğunu, kamu alanlarının tamamının deprem alanı olarak belirlendiğini ve alınan kararların son derece doğru olduğunun altını çizdi. 
2007 yılında Ulusal Deprem Konseyi’nin sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi lağvedildiğini söyleyen Gürsel Tekin, “O dönem CHP İstanbul İl Başkanıydım. Neden lağv ediyorsunuz dedim, ‘Güncelliğini yitirdi’ dediler. Konseyi iptal ettiler ama deprem vergisi almaya devam ettiler.” diyerek devam etti.

GOOGLE BENİM AMCAMIN OĞLU DEĞİL
Googleye ‘İmar çetesi beton lobisi’ yazdığımız da dahi Gürsel Tekin haberlerinin karşımıza çıktığını söylediğimiz de “Google benin amcamın oğlu değil” diyerek, yıllardır sürdürdüğü deprem çalışmalarını anlatan Tekin, depremin Türkiye'ye maliyetinin ne kadar ağır olabileceğin Marmara Depremi’nde herkesin gördüğünü söyledi. 
Büyükşehir Meclisi’nde Grup Başkan Vekili olduğu dönemde de parsel bazındaki imar tadilleriyle yapılan rezaletlere tanık olduğunu ifade eden Tekin, CHP İl Başkanlığı olarak kenti bekleyen tehlikelere yönelik somut çözüm projeleri de geliştirmek adına hiç bir siyasi parti ya da kurumun yapmadığı “Deprem Gerçeği ve İstanbul Sempozyumu” hakkında konuştu. 
“Lağvedilen Türkiye Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın da içinde olduğu sempozyumda, Türkiye’nin önde gelen toplamda 60 bilim insanı ve akademisyeni ile İstanbul’u bekleyen en önemli tehlike olan depremi bütün gerçekliğiyle tartıştık. Sonuçlarını ve Marmara’nın yol haritasını çıkararak bu güne kadar yapılmamış bir rapor hazırladık, kamuoyu ile paylaştık. Ulaştıma ve Şehircilik  başta olmak üzere, devletin tüm kurum ve kuruluşlara gönderdim ama kimsenin işine gelmedi. O dönem hazırladığımız rapor, şu anda iki üniversitede ders kitabı olarak okutuluyor” diyerek devam etti.

İNSAN CEHENNEMİ GÖRMEDEN CENNETE İNANMAZMIŞ

Bilim insanlarının dahi Kahramanmaraş merkezli yaşanan acı tecrübenin ardından televizyon kanallarında yer bulabildiğine dikkat çeken Tekin, ‘İnsanlar cehennemi görmeden cennete inanmaz’ sözünü hatırlatarak devam etti. 
“Son günlerde her açtığımız kanalda bir bilim adamı yahut akademisyen görüyoruz. Halbuki Naci Görür hoca da dahil tüm bilim adamları yıllardır beklenen tehlikeyi söyleyerek uyarıyordu. Ancak TV kanallarında yer bulamadıkları için kendi sosyal medya mecralarından yapabiliyordu ve kimse de dikkate almıyordu. Ayrıca Hatay Valiliği, 2021 yılında bilimsel verilerle ‘İl afet risk azaltma planı’ hazırlamış. Çalışmanın içerisinde önümüzdeki süreçte fay hattında 7.5 deprem olabilir ihtimali üzerine planlama yapmış ama buna rağmen hiç bir hazırlık yapılmamış. Hadi fay hatlarını güçleri yetmedi, peki önlem almaya gücünüz yetmez mi? O zaman bu bir ihmal değil mi?” diye sordu.

“3-5 tane imar lobisi, beton çetesi veya müteahhiti tutuklayarak bu işin üstesinden gelemezsiniz” diyerek hükümete tepkisini dile getiren Tekin, “Tüm bunların temelinde bir suç ortaklığı var. İskanlı binaların tamamında asgari 7 kişinin imzası var. Bir kişi betondan çalmış, demirden çalmış diyerek bir süreç kapatılamaz. Müteahhitlerin ortakları, denetim şirketleri ve yerel yönetimlerdir. Kimdir bu şirketler, kimdir bu şirketlere diplomasını kiraya verenler?” diyerek, yarın benzer olaylar yaşanmaması için konunun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirtti.

 

İMAR AFFI DİYEREK, BARIŞ’IN ADINI KİRLETTİLER

İktidarın öncülüğünde 2019 yılında çıkarılan ‘İmar affından da bahseden Tekin, o dönem konuya en yüksek sesle itiraz edenin de kendisi olduğunu, bunun gazete arşivlerinde de yer aldığını belirterek, “İmar affı dediler, Barış’ın adını kirlettiler” sözleriyle şöyle devam etti. 
“Bir ülkenin geleceği son 30 yıldır her seçim döneminde yapılan imar afları ile beka sorunu haline geldi. Şehirlerin duyarlı insanları tutuklandı, ötelendi. Mimar ve Mühendislerden oluşan Oda’lar ‘Hain’ ilan edildi. 2011 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a İstanbul'un geleceği ile ilgili bir mektup yazdım. Belediye Başkanı olduğu dönemindeki 100 binlik planla Sayın Topbaş dönemindeki 100 binlik planı gönderdim. Her iki plan arasında sağlanan rant miktarı 100 milyar dolar. Bugün İstanbul'da zenginlerin tamamı iman değil, imar zengini. Sayın Erdoğan’a gönderdiğim mektuptaki haritada bahsi geçen tüm firmaları ismiyle yazmıştım. Bir babayiğit de çıkıp bana dava açamadı. O dönemde başbakan olan Sayın Erdoğan, üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen cevap vermeyince çıkıp basın açıklaması yaptım. İstanbul’da dahil Marmara elden gidiyor dedim. Tamamı satılan deprem toplanma alanlarına dokunmayın dedim. ’Senin imardan ve ranttan başka işin çok mu’ diye dalga geçenler, küçümseyenler de oldu”

TÜRKİYE’DE SİYASETİN FİNANSMANI İMAR…
“Türkiye’de siyasetin finansmanı imar imar imar…” diyerek, bir ülkede yönetenler zenginleşiyor, yönetilenlerse yoksullaşıyorsa bunun tek nedeninin imar rantı olduğunu vurgulayan Gürsel Tekin, “Şu anda yaraları sarma derdindeyim. Önümüzdeki günlerde neler neler anlatacağım..” dedi.

VATANDAŞ DEVLETİN KURUMLARINA GÜVENMİYOR

Afetle Mücadele’deki eksiklikleri de sorduğumuz Gürsel Tekin, 99 depreminde muhalefet belediye olduklarını, Valilik bünyesinde ‘Koordinasyon Merkezi’ adında merkezlerin olduğunu ve gerekli alet ve edevatlarla deprem alanına gittiklerini söyleyerek, “Şimdi devletin AFAD diye bir kurumu var ama vatandaşı bu kuruma güvenmiyor. Bu ne kadar büyük bir ayıp. Büyüklerimiz bizi ’Her şeyini kaybet ama itibarını kaybetme’ diye büyüttü. Eskiden milletimiz Kızılay, Türk Hava Kurumu ve Mehmetçik Vakfı’ndan hiç şüphe duymaz, tereddüt dahi etmezdi. Şimdi sıradan bir vatandaş beni arıyor, bu kurumlara güvenmediğini söylüyor, emekli maaşının bir kısmını deprem bölgesine bağışlamak istiyor ama bana göndermek istiyor. Açık söylemek gerekirse bende Haluk Levent’in AHBAP hesaplarını verdim. Devletin kurumlarına bu kadar güvensizlik varsa başarılı olma şansı da yoktur.” diyerek devam etti.



İLK DEPREMDE ASKER SAHAYA GÖNDERİLSEYDİ, BU KADAR BÜYÜK KAYIP YAŞANMAZDI

Arama kurtarma çalışmaları ve yakınları için dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla 5 gün boyunca iç içe yaşadığını, özellikle ilk gece birkaç vali ve komutanın askerin konsolide edilerek sahaya sürülmesi gerektiğini söylediği halde, ‘Hayır’ cevabı aldıklarını, üzüntüden ağlayan bir Vali dahi gördüğünü ifade ederek, iki üç gün sonra sahaya indirildiğinde ise bazı şeyler için geç kalındığını belirtti.

Askerin deprem bölgesine ne gibi bir etkisi olacağını sorduğumuz Tekin, “Her şeyden önce çevre konusunda eğitim almış, disipline olmuş kişidir Asker. Afet sonrası en önemli şeyde çevre güvenliğidir. Bizim vatandaşımızla asker arasında görünmeyen ciddi bir bağ var. Asker kusur da işlese vatandaş tolere edebiliyor, çünkü askeri evladı gibi görüyor. Ayrıca bizim özel eğitim almış komandolarımız var. Eğer depremin olduğu ilk anda asker sahaya inmiş olsaydı, 9 saat arayla gerçekleşen depremlerde bu kadar can kaybı olmazdı. Bir çok insan ilk depremin ardından ya yakınlarını kurtarmak ya da dışarıda kalan çocuklarına bir şeyler alabilmek için hasarlı binalara girdiler ve ikinci depreme yakalandılar. Oysa asker sahada olsaydı hasarlı binalara girmenin önüne geçmiş, çevre güvenliğini sağlamış, can kaybı da yaşanmış olmazdı. Ayrıca bu gün deprem bölgesinde yaşandığı söylenen talanlardan da bahsetmeyecektik” diyerek cevap verdi.

SÜRECİN KAHRAMANI POLİSLER VE ASKERLERDİR

Emniyet güçlerinin de deprem bölgesinde büyük çaba sarf ettiğini vurgulayan Tekin, sahada gördüklerinden yola çıkarak kendisine göre sürecin kahramanlarının polis ve asker olduğunu vurguladı. Konusunda uzman bir çok sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra el yordamıyla bile olsa yardım etmek için gelen insaların tek merkezden disiplinli bir şekilde koordine edildikleri taktirde daha az can kaybının olacağını düşündüğünü belirten Gürsel Tekin, tatbikatların tamda bu tür olaylar için yapıldığını ancak zamanında ve doğru müdahale edilemediği için depremin sonuçlarının daha da ağır olduğunu ifade etti.

İKTİDARA TEFLON TAVA BENZETMESİ

Gerek muhalefetin gerekse iktidarın birbirine yaptığı eleştirilerle ilgili düşüncelerini de sorduğumuz Gürsel Tekin, “Bizim hükümetimiz teflon tava gibi. Kendisine sebep arar, bahane bulur ama üzerine hiçbir şeyi yapıştırmaz. Tıpkı teflon tava gibi. O yüzden onların söylediklerini çok da ciddiye almıyorum” ifadeleriyle cevap verdi.

 

ARAMA KURTARMA AFAD’DAN ALINARAK İTFAİYEYE VERİLMELİ

Dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan depremlerle ilgili Japonya örneğini veren Gürsel Tekin, “Japonya'da Arama Kurtarma Ekibi diye bir şey yok” diyerek, AKUT’u Ankara'nın Türkiye'yi yönetme hastalığı olarak tanımladı. Zemin etüdleri yapılarak, yapı stoklarının yenilenmesi gibi bir çok konunun yer aldığı Deprem Gerçeği ve İstanbul Sempozyumu raporunda, doğal afetlerde konsolide edilebilecek en güçlü ekibin itfaiye olduğunu belirttiklerini söyleyen Tekin, arama kurtarma işinin AFAD’dan alınıp itfaiyeye verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Tekin, “Depremle karşı karşıya kalan tüm ülkelerin itfaiyeleri vardır. Şu anda oturduğumuz bu binanın iskanında bile itfaiyenin imzası vardır. İtfaiye ekibi görev bölgesinin alt yapısını, tüm binaların girişini çıkışını, yangın merdivenini ve havalandırmasının yerini bilir. Belediye bir binaya ruhsat ve iskan vermek için itfaiyeden onay alır. Peki Ankara'dan gelen ekibin bunları bilmesinin imkanı var mı? Bizler bütün şehirlerin itfaiyelerini güçlü bir hale getirdiğimiz taktirde, tüm sorunların üstesinden gelebiliriz. Bunu 2008 yılında yaptığımız Deprem Gerçeği ve İstanbul Sempozyumu’nda dile getirmişiz, çözüm önerisi olarak ortaya koymuşuz. AFAD’a ayrılan bütçenin dörtte biriyle, tüm şehirlerin itfaiyelerini güçlü hale getirebiliriz.”

SEÇİMİN ERTELENMESİ SİYASİ DARBE ANLAMINI TAŞIR

Son olarak Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın seçimlerin “ivedilikle” ileri bir tarihe ertelenmesi çağrısı yapıp, üç seçenekli tarih önermesinin ardından 14 Mart’ta planlanan seçimleri, deprem bölgelerinden ciddi bir göç olacağı ve sosyolojik yapının değişeceği konusundaki endişeleri sorduğumuz Gürsel Tekin, “Bülent Bey nabız yokluyor. YSK üzerinden seçimin ertelenmesi siyasi darbe olur” çıkışıyla devam etti. 
Seçim ertelemenin ancak Anayasa değişikliği ile mümkün olabileceğini, iktidarın “YSK üzerinden seçimi erteletme” kararı aldırabileceği iddialarının gündeme geldiğini, örnek olarak da 2007 seçimleri için çıkarılan ancak erken seçime gidilmesi nedeniyle uygulanamayan yasanın gösterildiğini ifade eden Tekin, şöyle devam etti. 
“Hükümetin seçimi iptal etme gibi bir yetkisi yok. Darbe yapacaksa tabi bu başka bir şey ama bu söylemler ısınma hareketleridir. Türkiye demokrasisi bunu kabul etmez. Öncelikle hepimizin önünde yaraları sarmak gibi bir görev ve sorumluluk var. Yaraların sarılmasıyla ilgili muhalefet olarak yapılması gereken ne varsa yaptık, yapmaya devam edecek, yapılması için de destek vereceğiz. atandaşlarımızın yaralarını sarıp kendi coğrafyalarında yaşamlarını devam etmesini  için elimizden geleni yapacağız.  Depremden etkilenen bölgeler için özel çalışmalar yapılabilir ama seçim mutlaka yapılmalıdır. Bu ülkede yıllardır depremler oldu ama kimsenin aklına seçimi ertelemek gelmedi. Seçim tartışmaları yaşanırken sahada özellikle Hatay’da vatandaşın öncelikli söylemi seçim iptal edilmesindi. Deprem nedeniyle çeşitli şehirlere giden insanlar için özel bir yasa çıkarılabilir. Nasılki ben milletvekili olarak Türkiye'nin 81 ilinde istediğim gibi oy kullanabiliyorsam, mağduriyeti gidermek için depremzede vatandaşlar içinde böyle bir yasa çıkarabiliriz. Her ilde kurulacak sandıkların yanına depremzede vatandaşlar için özel sandıklar yerleştirebilir, kendi memleketi için geçerli olacak oyunu kullanmasını sağlayabiliriz. Böylesine kolaylıkla halledebilinecek konular yüzünden kimse bahaneler aramasın. Genelde 10, özelde ise 3 ilimizi derinden sarsan depremin yaralarını tamamıyla sarmak zaten 3 yılı alır. Bu durumda seçim 3 yıl mı ertelenecek. Kendilerini de söylediği 14 Mayıs yeterli değil diyorlarsa, normal seçim takvimine göre 18 Haziran'da, yasa gereği de en geç 25 Haziran’da yapılabilir. 
Ayrıca kişilerin doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı memleketini terk etmesi belki yeni nesil için mümkün olabilir ama 50 yaş üstü bireyler için mümkün değildir. Hatay’da çok önemli bir din ve kanaat önderini bu dönemde ziyaret ettim. Bana ‘Kesinlikle ölürüm de hiçbir yere gitmem’ dedi.”

İKTİDARA SESLENDİ!

Ayrıca kamu görevlileri, yerel yöneticiler ve muhtarlar ile yaptığı saha araştırmaları sonucunda İstanbul’un göç haritasını paylaşan ilk siyasetçinin de kendisi olduğunu söylediğimiz Tekin, özelde Suriye konuşulsada, dünyanın dört bir yanından ülkemize gelen yabancılar olduğunu ve çoğunluğunun kanamalı bir coğrafyadan geldiğinin altını çizdi. Ülkesinde 15 yıl savaş gören bir insanın psikolojisi ile yaşanan olayların orantılı olduğunu belirten Tekin, “Hatay bizim için çok stratejik bir yer” ifadeleriyle son olarak yetkililere seslendi.

Tekin, “Devleti yöneten tüm kamu yöneticilerine sesleniyorum. Yeni cehennemler yaşamamak için bilim adamlarına inanmak ve kurallala sınırlı yeni planlamalar yapmak zorundayız. Bir ülkeyi yönetenler, bilim insanları bir şey söylüyorsa onu mutlaka çağırıp konuşmalı, bilgi almalı. Bir bilim adamı bakanlık bakanlık gezmemeli, bakanlık onun peşinde gezmeli. Türkiye'nin en önemli üniversiteleri İstanbul'da. Bu üniversitelerin hazırladığı raporlar neden değerlendirilmez? Üniversitelerimize, bilim insanlarına, kendi atamış olduğunuz kamu yöneticilerinin hazırladığı raporlara güvenmeyeceksiniz, toplumun size neden güvenmediğini soracaksınız. Bu nasıl bir kafadır. Lütfen imar çetesi ve beton lobisinin elini memleketin üstünden çekin. Siz çekemiyorsanız, zaten biz 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler sonrası o elleri keseceğiz” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.

 

Abdullah Ağırkan- İstanbul Gündemi

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL POLİTİKA YEREL YÖNETİMLER SPOR EKONOMİ MAGAZİN YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ STK SAĞLIK KÜLTÜR-SANAT TEKNOLOJİ EĞİTİM YAŞAM TURİZM OTOMOTİV GAYRİMENKUL NEDİR? MODA
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Hakkımızda
Copyright © 2024 İstanbul Gündemi