'Temaslı değilseniz ve aşılarınızın tamamını olmuşsanız korkmanıza gerek yok' diyen Doç. Dr. Osman Halit Çam, rahatlatıcı açıklamalarda bulundu.
Kış aylarının gelmesiyle birlikte üst solunum yolu enfeksiyonlarının sebebinin soğuk algınlığı, grip ve sinüzitlerden kaynaklandığını vurgulayan Çam, bu hastalıklar ve tedavileriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Kulak Burun Boğaz ve Medikal Estetik Uzmanı Doç. Dr. Osman Halit Çam, “Soğuk algınlığı genelde birkaç gün içerisinde geçen, hastanın hafif kırgınlık yaşadığı durumlar oluyor. Grip biraz daha ağır geçiyor soğuk algınlığına göre. Biraz daha kas ağrıları, yorgunluk, baş ağrıları gibi belirtiler oluyor. Bunlar yeteri kadar tedavi edilmezse o zaman sinüzitlere dönebiliyor. Burun akıntıları artabiliyor” dedi.
SİNÜZİT HASTALIĞI NASIL OLUŞUR?
Sinüzitlerin kafatasında yer alan sinüslerin fonksiyonunun bozulmasıyla oluştuğunu ifade eden Doç. Dr. Osman Halit Çam, “Sinüsler kafatasımızda yer alan hava dolu boşluklardır. Bunların birtakım fonksiyonları var. Bu fonksiyonları yerine getirmedeki en büyük yardımcı organ ise bu boşlukları örten mukoza dediğimiz yapılardır. Bu mukozaların fonksiyonları bir kere soluduğumuz havayı ısıtmak, nemlendirmek, filtrelemek, tüm bunları işlediği havayı akciğerlere göndermek. Eğer bu fonksiyonlar herhangi bir şekilde bozulursa o zaman akciğerlere sağlıksız, filtre edilmemiş hava gelir, bronşlarda ve akciğerlerde hiç istemediğimiz durumlar ortaya çıkar.
Solunum yolu enfeksiyonlarının tedavi edilmemesi nedeniyle sinüslerdeki hava boşluklarının tahliye giderlerinde problemler oluşuyor. Örneğin çok yağış alan bir barajın gider kapaklarının dar olduğunu düşünün. O zaman içeride giderek artan ciddi bir basınç söz konusu olacak. Artan basınca karşı kapaktan yeterince tahliye olmadığından dolayı birtakım semptomlar olacak. Sinüslerde yaşanan sıkıntılar da tam da buna benzer bir durum” diyerek hastalığın nasıl meydana geldiğini anlattı.
AKUT MU YOKSA KRONİK SİNÜZİT Mİ DAHA TEHLİKELİ?
Sinüzitlerin sürelerine göre ikiye ayrıldığını vurgulayan Çam, “Akut sinüzit ve kronik sinüzit. Bu ayrım çok önemli. Çünkü tedavileri iki durumda çok farklı olabiliyor. Başlangıcından itibaren üç hafta boyunca süren sinüzitlere akut sinüzit diyoruz. Burada tedavi yöntemi hastanın istirahat etmesi. Sinüs tahliyelerini iyi yapması. Yani burnunu sümkürmesi ve yeterli balgam atması. İhtiyaç halinde de soğuk algınlığı ilaçlarını kullanması. Bu süreci iyi yönetemezsek bu kronik sinüzite doğru gidebilir. Kronik sinüzit ise, 3 ay uzun süre bu semptomları gösteren hastalardaki duruma diyoruz. Burada hastalık biraz iyileşiyor gibi olsa da burun akıntısı, geniz akıntısı, baş ağrısı, burun tıkanıklığı gibi semptomlar ara ara 3 ay ve daha uzun süre devam edebiliyor.
Bir hasta ‘Benim sinüzitim var’ diyorsa genellikle kronik sinüzitten bahsediyor. Kronik sinüzitler bulaşmaz ama akut sinüzit, başlangıcında bir enfeksiyon söz konusu olduğu için bulaşıcı olabiliyor. Kronik sinüzitin yönetimi biraz daha problemli olabiliyor. Burada ilaç tedavilerinden daha çok hastanın kendini bilmesi, kendine yönelik ve çevresel etkenlere karşı birtakım hijyenik önlemler alması gerekiyor. Örneğin rüzgârda, soğukta kalmamalı, ıslak saçla dışarı çıkmamalı, grip-nezle olduğunda akut sinüzitin üstüne eklenmemesi için mutlaka bir ilaç tedavisi olmalı. Dışarıda bere, kasket, atkı takmadan gezmemeli” diye konuştu.
SİNÜZİT TEDAVİSİNDE AMELİYAT ZORUNLU MU?
Kronik sinüzitlerin tedavisinde bazı durumlarda ameliyata başvurmak zorunda kaldıklarına vurgu yapan Çam, “Bazen öyle durumlar oluyor ki, hastalar tüm bu önlemleri alıyor ama bu sinüzitle baş edemiyorlar. O zaman da cerrahi tedavi söz konusu oluyor. Bizler cerrahi tedavide, endoskopik sinüs cerrahisi dediğimiz teknikle kameralarla burun içerisinde sinüs ağızlarındaki tahliye giderlerine gidiyoruz. Bu tahliye giderlerini açarak sinüslerin boşalmasına ve tahliye olmasına yardımcı oluyoruz. Ayrıca sinüs içerisinde temizlenmesi gereken iltihapları vs. her şeyi temizliyoruz. Herhangi bir kesi, kan durumu söz konusu olmuyor. Tamamen endoskopik bir yöntem. Tutulan sinüslerin durumuna göre farklılık gösterse de aşağı yukarı 2 saatlik bir yöntem. Hasta operasyondan sonra bir gece hastanede yatıyor, ertesi gün taburcu oluyor. Bir haftalık bir istirahat süresinin sonunda her şey yoluna giriyor' açıklamasında bulundu.
BURUN AMELİYATLARINDA TEDAVİ SÜRELERİ
Hastaların burun tıkanıklığı başvurularının nedeninin sadece sinüzitler olmadığına dikkat çeken Çam, “Bizim en çok gördüğümüz başvuru sebeplerinden biri de deviasyon dediğimiz halk arasında burun kemiği eğriliği olarak bilinen problemler oluyor. İki burun deliğini ortadan ayıran bir bölme var. Bu %20-%30 eğri olabiliyor. Ancak bu oran %30’un üstüne çıktığı zaman burun tıkanıklığıyla ilgili semptomlar ortaya çıkıyor. Bu deviasyon %50’nin üzerinde olduğu zaman biz hastalara genelde ameliyat tavsiye ediyoruz. Bu oran %80’in üzerine çıktıysa ameliyat olmalarını acil şekilde şart koşuyoruz.
Deviasyon ameliyatları sinüzite göre görece daha kolay ameliyatlar. Genel anesteziyle yapılıyor. 1 saat sürüyor. Ameliyat sonrası 1 gece hastanede yatış ve sonrasında 5 günlük istirahat süresi var. Bunun yanı sıra burun içerisinde etler olabiliyor. Konka burun etleri ise deviasyona göre çok kolay ameliyatlar. Lazerle veya radyofrekans dediğimiz yöntemle burun etlerini küçültüyoruz veya holmium lazer kullanıyoruz. Bunların tamamında bir kesik ya da kanama söz konusu değil. Sadece burun içerisinde yapılan çok küçük işlemler bunlar. Aşağı yukarı yarım saat-40 dakika civarı sürüyor. Bir süre hastanede kalıp sonra taburcu ediyoruz. Bu işlemden ertesi gün hastalar normal hayatlarına dönebiliyor” bilgisini paylaştı.
‘HASTALARIN ESTETİK TALEPLERİNİ DE KARŞILIYORUZ‘
Burun kemiği problemiyle gelen hastaların ameliyat durumunda estetik taleplerinin de olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Osman Halit Çam, “Ameliyat ortamı hazır olduğu için bu taleplere de cevap veriyoruz. Burun estetiğini bu anlamda hem fonksiyonel amaçlı hem de estetik amaçlı kullanabiliyoruz. Burun estetiği ameliyatlarını biz hem açık, hem kapalı teknikle yapabiliyoruz. Hastaya hem güzel ve doğal bir görünüm sağlıyor hem de sağlıklı, rahat nefes alabileceği bir burun ameliyatını başarıyla gerçekleştiriyoruz.
Burun estetiği ameliyatlarından sonra hastalarımız özellikle ‘Ağrı olur mu?’ diye korkuyor. Bu ameliyatlardan sonra yüz hatlarında hafif kaba bir görünüm, göz altlarında ödemle birlikte hafif bir şişlik ve bazen de morluk olabiliyor. O görüntüyü görünce hastalar ister istemez bir korku, ağrı hissi oluşuyor. Ancak hastalar bu ağrıları kolay atlatabiliyor ve tavsiye edilen ağrı kesicileri genellikle 1-2 gün kullanıyorlar' diyerek sözlerini noktaladı.
Göksenin Aktaş / İstanbul Gündemi