?Nerde o eski Ramazanlar??
- Işık yaktık, perde kurduk, başladık oyuna!
- Hoşgeldiniz efendim Hacivat Karagöz oyununa!
Ramazandan bahsedince akla gelen ilk şey Karagöz Hacivat gölge oyunudur illaki, genel manada da geleneksel bir ay?
Şimdi bu şekilde başlayınca yazıma, Ramazanı eğlence formatıyla ele alacağımı düşünmüş olabilirsiniz.
Ramazan ayı gelince güzel bir millet olduğumuzun bir kez daha farkına varıyoruz elbette. Komşuda pişen yemeklerin kokusuyla birlikte gelen bir tabak ikram, iftar için davetler vs. ama canımı yakan bir şey daha var.
Her ne kadar Ramazan ayında paylaşmayı yeniden hatırlıyorsak da hani hepimizin bildiği şu Osmanlı döneminde zenginlerin, yoksulların bakkal borcunu ödeme hikayesi ya da sadaka taşı konusu gelir aklıma. Şimdi Ramazanın birliğinden konuyu buraya neden bağladın diye düşünebilirsiniz? Aslında genel bir taslak üzerine yazmıyorum, içimden gelenleri yazıyorum.
Bu güzel ayın bereketi paylaşımını görünce diğer zamanlardaki bencilliğimiz aklımıza geliyor. Bir de bu güzel ayda verilen iftarların GELENEKSEL sosyal medyadaki o muhteşem sofra fotoğrafları... Acaba oluyor mu diyorum çoğu kez?
?Fitremizi verdik?, ?Orucumuzu açtık?, ?İftarımızı bugün de böyle açtık (mükemmel bir sofra fotoğrafı)?, ?Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat?, kültüründen ne ara ?bunları yiyoruz? kültürüne geldik biz, anlamıyorum. Oysa insanın yediğini içtiğini söylemesi ayıpken, sosyal medyada çarşaf çarşaf fotoğraflaması ne ara bu kadar normalleşti? Hoş, bu durum sadece Ramazan´da değil her dönem için geçerli.
Hani sağ elimizin verdiğini sol elimiz görmeyecekti? Hani ideal Müslüman böyleydi?
Tabii bunlarla da bitmiyor. Ramazan´ın GELENEKSEL dini TV programları var. Onlar başlı başına bir ekol, kendi alanlarında. Bir hoca çıkıyor ekrana, binlerce seyircisi var ve soruları cevaplıyor.
Ve sıralanıyor GELENEKSEL sorular ?Hocam yanlışlıkla su içsem orucum bozulur mu??, ?Hocam akşam içki içsek sabah oruç tutsak olur mu?? şeklinde gelirdi eskiden, fakat artık bu sorular da güncellendi ve geldiğimiz nokta ?Hocam botoks yaptırmak orucu bozar mı??, ?Hocam burun estetiği ameliyatı olmak günah mı??, ?Hocam bikini ile namaz kılınır mı?? vs. vs. işin en tuhaf olanı ne biliyor musunuz? O hoca bu sorulara cevap veriyor? Allah aşkına bu soruların hangisi bir Müslüman´ın yaşamında var olan eylemleri içeriyor.
Bazen diyorum ki hayır ya! Bilmiyorlar soruyorlar, hoca da helal olsun cevaplıyor. Sonradan bakıyorum hiç mi aklı başında soru gelmez? Belli ki reyting soruları? Hoca da reytinge kurban oluyor, inançlar da?
Öyle ya da böyle bir Ramazan ayının daha sonuna geldik. Şimdi hep birlikte bayramı karşılayacağız. Klasik bir eleştiri formatı oluştu son birkaç yıldır: ?Suriyeliler!? diye başlayan bir eleştiri ve öfke durumu. ?Bayram tatiline memleketine giden Suriyeli geri gelmesin.? (Tatil sözcüğüne dikkat edin). İstanbul´da, Ankara´da, İzmir´de bu konuda ahkam kesmek kolay. Bayram tatiline Suriye´ye kimler gidiyor? Onlar tatile mi gidiyor? Gittikleri yerler Suriye´nin neresi? (Esad rejimindeki yerler mi?).
Bir Suriyeli çocuk 4-5 yaşlarında, yalnız başına elinde iki kadın elbisesi, pati pati Lübnan sınırında çölü geçmeye çalışıyor. Onu görenler soruyorlar: ?Nereye gidiyorsun?? Sınırı geçmeye çalışıyorum diyor çocuk. Elindeki elbiseleri sorduklarında da, Esad saldırısında anne ve ablasını kaybetmiş ve onların elbiselerini almış hatıra olarak.
Şimdi yukarıdaki eleştirileri yapanlar, bu çocuğun karşılaştığı gerçeklerle hayatınızda hiç karşılaştınız mı ki bu kadar bol keseden sallıyorsunuz? Sizin o yaşlardaki çocuklarınızın uğraşıları ile o çocuğun uğraşısı arasındaki farkı fark edebiliyor musunuz ki bu kadar bol keseden sallıyorsunuz? Allah aşkına gidin de sınırda birkaç yetim, öksüz Suriyeli çocuk ile konuşun da bakalım vicdanınız bu kadar rahat sallamaya devam edebilecek mi? Allah aşkına az vicdan!
Velhasıl, bu yazının üstüne herkesin bayramı kutlu olsun(!)