TARTIŞMA NEYE YARAR?
Hepimiz her zaman tartışırız. Ama çoğu zaman neyi neden ve niçin? Tartıştığımızı bilemeyiz. Tartışmamızın sonunda genelde sonuç aldığımız görülmezken, üzücü olayların vuku bulması ise kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmıştır hep.
Tartışma yüzünden birbirleri ile yıllarca küsen, birbirini öldüren, birbirine ağır hakaretler eden insanları hep görürüz de, ama yine de tartışmaktan geri durmayız. Sahi neden tartışıyoruz? Neyi tartışıyoruz? Sorularına ciddi olarak bir cevap aradık mı?
Tartışmamızın konusuna göre ehil bir insana danışsak meseleyi ona götürsek ve onun hakemliğine müracaat etsek daha isabetli bir yol takip etmiş olmaz mıyız? Nedense böyle yapmıyoruz. Hep tartışmayı tercih ediyoruz. Sonuç ortada: Kavga, gürültü ve patırtı. Aslına bakılırsa biz tartışmanın usulünü ve yöntemini de bilmiyoruz. Buna münazara desek daha isabetli olur sanırım.
Münazaranın kendine özgü kaideleri var elbet. Her önüne gelen münazara yapamaz. Hangi konuda münazara olacaksa, o da o işi bilenler arasında olur. Hiç bir şeyden habersiz birisi ile münazara yapmak, o münazaradan doğru bir netice çıkmayacağına alamettir. Mesela bina yapımı ile ilgili bir konumu tartışacaksın, bu işin ehli kimdir? Ya mimardır veya mühendistir ya da bu işte yıllarca tecrübe kazanmış bir ustadır. Bunlar da meseleleri tartışırken belli kıstasları ölçü olarak kullanırlar ve doğru bir karara varırlar.
Bir meseleyi münazara yaparken, aslında insafı elden bırakmamak, kitabi ölçülere dayanmak, doğruyu tespit etme niyeti taşımak ve ehil olanların arasında olması gerekir. Hem münazarada mağlup olanın, yeni bir meseleyi öğrendiğine sevinmesi, galip olanın da gurur ve kibir içine girmemesi gerekirken, maalesef böyle olmuyor nedense. Seviyeli bir münazara yapmaktan çok uzak bir tavırla hareket etmenin sıkıntısını toplum olarak çekmekteyiz.
Bunlardan en kötüsü ise dini tartışmaktır. Dini tartışmak gafleti ve yanlışından kendimizi korumamız gerekir. Hem dinin nesini tartışıyoruz sanki. Dinin kuralları ve delilleri bellidir. Kitap ve sünnet gibi muhkem bir kaynak, icma-ı ümmet ve cumhur-u ulamanın isabetli rey’leri ortada iken, bize düşen en güzel hareket bunlara uymaktır. Eğer ortada bir mesele varsa bu kaynaklara müracaat edip meselemizi halletmektir. Tartışmanın çok yanlış ve insanı tehlikeye sürüklediğini Peygamberimiz (SAV) bakınız şu hadislerinde beyan buyurmaktadır;
“Resulullah (SAV) Kader konusunda konuşan sahabelere ; “Ey kavmim sizden önceki ümmetler bu yüzden yoldan çıktılar. Yani peygamberlerinin sözlerine uymadıkları ve kendilerine indirilen kitabın bazı yerlerini diğer bazı yerleri ile çatışacak şekilde tefsir ettikleri için sapıttılar. Kur’an, bir kısım ayetlerini diğerleri ile çelişecek şekilde yorumlayasınız diye inmiş değildir. Aksine Kur’an, çeşitli ayetleri birbirini destekleyecek, doğrulayacak şekilde inmiştir. Kur’an’ın anladığınız kısmı ile amel ediniz, size müteşabih gelen yerlerine de iman ediniz” diye buyurmuştur. (El Munkızu Minel Dalal,sayfa 95)
“Ebu hureyre R.A den; Kader konusunda tartışırken Peygamberimiz (SAV) çıkageldi. Öfkeden yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Şöyle buyurdu; Size böyle yapmanız mı emredildi? Bunun için mi ben size peygamber olarak gönderildim? Sizden önce gelip geçenler bu konuda tartışmaya girişince helak olmuşlardır. Size kesin emir veriyorum! Bir daha bu konuyu aranızda tartışmayınız.”
“Ebu Derda, Ebu Umame, Enes bin Malik ve Vasik bin Aska RA den rivayete göre; “Resulullah, (SAV) ümmeti nefislerinize uyarak heyecanlandırmayınız. Devamla, size böyle yapmanız mı emredildi? Böyle yapmak size yasak edilmedi mi? Sizden önce gelip geçenler bu yüzden helak olmuşlardır. Yine devamla, tartışmayı bırakınız, çünkü onun faydası azdır. Tartışmayı bırakınız, çünkü onun yararı azdır. Kardeşler arasında düşmanlığı körükler. Tartışmayı bırakınız, çünkü onun fitneye yol açmayacağından emin olunamaz. Tartışmayı bırakınız, çünkü o şüpheye yol açarak amelleri silip götürür. Tartışmayı bırakınız, çünkü mümin tartışmaya girmez. Tartışmayı bırakınız, çünkü ona devam etmek senin hesabına yeterli derecede büyük bir günahtır. Tartışmayı bırakınız, çünkü ben kıyamet günü tartışanlara şefaat etmem. Tartışmayı bırakınız, çünkü ben biri cennetin alt katlarında, öteki ortalarında, diğeri de üst katlarında olmak üzere tartışmayı bırakıp sözünde duranlara cennetten üç ev verilmesini garanti ediyorum. Tartışmayı bırakınız, çünkü Allah’ın putlara tapmaktan, içki içmekten sonra bana yasak kıldığı ilk davranış budur. Tartışmayı bırakınız, çünkü size kendini taptırabilmekten ümidini kesmiş olan şeytan sizi birbirinize düşürmeye göz dikmiştir. Bunun yolu da din konusunda tartışmaktır. Çünkü İsrail oğulları yetmiş bir, Hıristiyanlar ise yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardır. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Büyük adam hariç bu fırkaların tümü cehennemliktir.
Büyük adam kimdir? Diye sormaları üzerine; Büyük adam benim ve sahabelerimin yolundan giden kimsedir. Sözlerine devamla, İslam garip olarak yola çıktı, yine garip olarak geri dönecektir. O halde gariplere müjdeler olsun. Garipler kimlerdir? Diye sormaları üzerine de; Garipler, insanlar bozulunca sağlam kalan ve Allah’ın dini konusunda tartışmaya girmeyenlerdir.”
Sonuç olarak diyebiliriz ki: Tartışmadan kimseye bir fayda olmadığı gibi zararları kaçınılmaz olan lüzumsuz bir uğraştır. O halde tartışacağımıza Kur’an, sünnet, sahabe, müçtehitlere ve cumhur-u ulemaya tabi olup bu yanlıştan bir an önce kurtulmamız gerekir. Eğer cahillere veya dini suistiml eden alim görüntülü sahtekarlara tabi olursak, daha çok tartışır ve hiç bir sonuca da varamayız. Eh benden söylemesi!..