Kıymetli İstanbul Gündemi okurları öncelikle sizi sevgi ve hürmetle selamlarım. İlk yazımı sizinle paylaşmanın heyecanı içindeyim. İmkan sağlayan değerli dostlarım ve İstanbul Gündemi ailesine teşekkürlerimi sunarıim. Yazı içeriklerim Türk Sporu ağırlıklı olsa da, toplumun ihtiyacına göre farklı konular hakkında da yazarak siz değerli okurlarımızla paylaşma arzusundayım.
İlk yazıma ise şöyle bir soru sorarak başlamak istiyorum; Türk sporu nerededir ve nereye gidiyor? diye acı bir gerçek ile konuya girmek istiyorum. En çatıdan bakalım. Spor organizasyonlarının en zirvesi olan ülkelerin, spor seviyesinin ve başarılarının finalidir olimpiyat oyunları. 4 yılda bir yapılan ve ülkelerin 4 yıllık spor projelerinin ve emeklerinin karşılığını aldığı en büyük organizasyon. Peki biz bu organizasyonun son olimpiyatta neresindeyiz ve başarımız ne durumda? 2016 Rio Olimpiyatlarında 4 bronz 3 gümüş 1 altın madalya aldık. 5 madalya milli sporumuz güreşten. Tek altın madalyamız yine güreşten Taha AKGÜL.
Peki 80 milyonluk bir ülke olarak olimpiyatta tek altın madalya almak ne kadar başarı sizce? Kaldı ki gerek nüfus olarak ve gerekse teknoloji, tesis imkanı olarak kat kat üstün olduğumuz birçok ülke başarı olarak bizi çok geride bırakmışken başarılı olduk demek, hiç de doğru olmaz sanırım. Üstelik bazı branşlarda devşirme sporcular olmasına rağmen. Madem başarı olmayacak neden ithal sporcu yarıştırıyoruz derim bir vatandaş olarak kendi kendime. Benim ülkemin gürbüz evlatları varken... Buna milliyetçi yada faşizan bir anlam yüklenmesin. Ama hangi branş olursa olsun milli formanın içinde milli duygular olmayan duyarsız bir bedenin size vereceği tek şey hüsran olur.
A Milli Futbol Takımı´nda, Euro 2016´nın ardından yaşanan prim kavgası örneğini verirsek yanılmış olmayız sanırım. Ülke olarak bizim bu vasat, başarısız durumdan çıkmamız için devletimizin sadece spor ve sporcu ile sınırlı kalmayıp toplumun tamamını kapsayarak spor kültürü seviyesini yükseltecek bir politika izlemesi gerekir. Hangi konu olursa olsun kültür seviyesi düşük kaldığı müddetçe başarı hikayesi yazmak mucize olur.
Sanatta, siyasette, sağlıkta ve birçok örnek vereceğimiz alanda toplumun kültür seviyesine bağlı bakış açısı o toplumun büyüklüğünü değil gelişmişliğini gösterir. Gelişmek için sadece okumak yetmez. Yazmak, gezmek, yaşamak, yemek içmek, konuşmak, dinlemek, anlamak, yani kısaca yaşamak ve tecrübe etmek gerekir. Bu yüzden toplumu spora daha bilinçli yaklaşan ve daha kolay ulaşılabilir bir ortam sağlamak gerekir. İlk yazıma burda son vererek siz değerli okuyucularımızı saygı ile selamlarım. Sağlıcakla kalın...