İYİ Parti lideri Meral Akşener, son dönemde parti içinde yaşanan gelişmelere ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
AKŞENER’İN AÇIKLAMALARINDAN ÖNE ÇIKANLARI:
“İstanbul’da belediye meclis üyelerimizin kendi aralarında bir yani partiden bağımsız bir karar verdiler. İstifa etmiş bir arkadaş yeniden grup başkanlığına seçildi. Sonra iz onları parti olarak, İstanbul İl Başkanlığı disipline verdi. Disiplin süreci devam ederken de bu arkadaşlarımız istifa ettiler. Şimdi elbette giden her arkadaşım için ben çok üzülürüm. Bugüne kadar prensip kararı aldım. Ve hep uydum, parti kurulduğundan beri hep uydum.”
“TAŞ ATTIKLARI TEK BİR KAPI OLUYOR O DA İYİ PARTİ’NİN KAPISI”
“Hiçbir zaman, bizden ayrılan bir arkadaşımıza bir başka partiye geçmiş olsa da hakaret etmedim. Fakat ne hikmetse ayrılan bütün arkadaşlarımızın, geçen dönem de dahil olmak üzere taşladıkları tek bir pencere oluyor o da İYİ Parti’nin penceresi. Taş attıkları tek bir kapı oluyor o da İYİ Parti’nin kapısı… Bunun da anlamakta çok zorlanıyorum. Biz gidene saygı duyuyoruz. Ben çok üzülüyorum. Bir milletvekili, bir meclis üyesi dışında, normal bir kendi gelip üye bir arkadaşımızın da bir şekilde kızıp veya incinip veya üzülüp ayrılması aynı derecede beni üzer. Dilerdik ki bunlar olmasın.”
“İKTİDAR OLMAK İÇİN KURULMUŞTUK AMAÇ İKTİDAR OLMALI”
“Ben o gün gördüm ki, bizim partimiz mutlaka ve mutlaka iktidar olmalı. İktidar olmak için kurulmuştuk amaç iktidar olmalı. Çünkü bu kadar ekspertiz sahibi, bu kadar demokrasiye saygılı ve demokrasiyi içselleştirmiş başka bir topluluğu, başka bir siyasi yapıda bulmak mümkün değil.”
“HEM ANKARA’DA HEM İSTANBUL’DA PAZARLIKLAR YAPILMIŞ”
“Bu kararı beğenmemek mümkündür. ‘Bu karara uymuyorum’ demek de mümkündür. Bu kararı beğenmiyorum, uymuyorum dediğiniz zaman istifa edeceksiniz. İşin saygı kısmı budur. Demokrasiye olan saygı da budur. Bazı arkadaşlarımız gayet saygılı bir biçimde ayrıldılar. Ama bu arkadaşlarımızın başındaki arkadaşımızın enteresan bir yanı oldu. O da şu; dün akşam bir televizyon programında benim bilgim dahilinde hem Ankara’da hem İstanbul’da pazarlıklar yapılmış, arka kapı diplomasisi yapılmış. Benim bilgim yok, teşkilat başkanının bilgisi yok, yerel yönetimler başkanının bilgisi yok, neye göre yapılmış? Bir başka şey daha var. Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu ortaya çıktı dün. En ilginci bu. Yani ben bu diplomasiyi yapan arkadaşımızın yaptığı diplomasiden haberdar değilim ama diplomasi yapılan kişilerle konuşabilme yeteneğine sahibim. Nasıl oluyor bu iş? Genel başkanın haberi yok. Parti adına belediye meclis üyesi diplomasi yapıyor.”
“BEN BU KONUDA İDMANLIYIM”
“Mesela Ankara’yı paylaşmışlar isimlerine kadar. İstanbul’u bilmiyorum. Mesela Polatlı’ya eski Ankara il başkanımız, GİK üyemiz Yetkin Öztürk gelecekmiş. Bunlar CHP’den aday olacakmış. Ben öyle anladım konuşmadan. Daha ilginci de Gölbaşı’na da Yakup Odabaşı gelecekmiş. Hiçbirinden haberim yok. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin iç işlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de Doğru Yol Partisi’nde yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibariyle bir savaş olarak kabul ediyorum, varım buyursunlar.”
“SORUMLULUĞU YERİNE GETİRECEĞİM”
“"Şimdi buradan ilan ediyorum. Şimdi bu benim fikrim, benim talimatım. Tek başına giriyoruz. Her yerde tek başına giriyoruz. Ankara’da da tek başına giriyoruz. İstanbul’da da tek başına giriyoruz. Her ilçede tek başına giriyoruz. Bu işin sonunda ben başaracağımıza inanıyorum ve bunun sonucunda bu başarı hepimizindir. Başarısızlık olduğu takdirde de benimdir. O sorumluluğu yerine getireceğim.”
“MİLLETİN İSTEDİĞİNİ KABUL ETMEDİLER”
“Dün bir aydınlanma yaşadım. Çok enteresan. Ama Sayın Erdoğan bilir, Sayın İmamoğlu da öğrenecek. Ben, Sayın Erdoğan hapse giderken oradaydım. Herkesin kaçtığı bir zamanda oradaydım. Çoluğuyla, çocuğuyla ilgilenen bendim. Eşinin evinin önündeki polis noktası kaldırıldığında oradaydım. Gece yarısı arayan bendim. Televizyonlara çıkıp konuşan bendim. En ağır hakaretleri işiten de sonra ben oldum. Ama Allah büyük. Ben Allah’a hep güvendim, inandım, sen doğru ol yeter ki. Aynı şekilde Saraçhane’ye ikinci kere gittim. Ve bugün sövenler o gün rahmetli anama kadar götürdüler işi. Ne yaptım? Boynumu eğdim. Ne yaptım? Kazanalım diye ağzımı açmadım. Ne yaptım? Millet bu arkadaşları istiyor diye o masaya götürdüm. O masadan kovuldum ve ikisi de korktu. Kabul etmedi. Ben değil, milletin istediğini kabul etmediler.”
Haber Merkezi – İstanbul Gündemi