Merhaba Gürkan, bize oyunculuk hikayeni anlatır mısın? Nasıl başladın?
Çocukken evde ailemle oturup devekuşu kabare izlemekle ya da artistik buz pateni izleyip onlara sevdalı olmakla başlayan bir yolculuk aslında bu. İki nedenden çok istiyordum. Birincisi sahnede olmak imrendiğim bir şeydi ve ben de olmalıyım, diye hissiyata kapılıyordum; ikincisi de birazcık sosyal olmayan bir çocuktum daha doğrusu kendi dünyası olan hayal gücü çok yüksek bir çocuktum ve bir şekilde oyun oynarken bile hep bir karakter olma sevdasına bürünüyordum. Bütün bunlar beni bir yere doğru itiyordu ama ilk gittiği yer oyunculuk olmadı, dans oldu. Tabii belki de buz pateni bu noktada çok daha etkileyici oldu ve ben halk danslarıyla başladım. Arkasından Latin danslarına, ver oradan da break dans, Hip Hop derken en son lirik dansla tanışırken buldum kendimi fakat lirik dans yaparken bir şey keşfettim o da daha tiyatral bir durum olmasıydı ve bu beni biraz daha sahnede o tiyatro denilen kısma itti. Bir de ufak bir sakatlığım oldu dans ederken ve o sakatlık sonrasında geçirdiğim ameliyat bir süre dans edememe neden oldu. Tabii vaktimi de aktif olarak harcamak istediğim için dönüp tiyatro ile tanıştım ve üniversite yıllarımın başında hem üniversite tiyatrosuna devam ederken hem de ben de tiyatro yapmalıyım deyip “Zamane Oyuncuları “adı altında bir tiyatro grubu kurdum. Çevremdeki tiyatro sevdalıları arkadaşlarımı toplayıp güzel oyunlar çıkardık. Yazdım çizdim yeri geldi yönettim ya da oynadım, bir şekilde o tiyatro sevdası artık iyice beni sardı sarmaladı fakat iş para kazanma kısmına gelince amatörce başlayan tiyatro, yarı profesyonel olmasına rağmen bir şekilde beni maddi anlamda durdurdu. Bu süreçten sonra da kararım biraz para kazanabileceğim şekilde bu işi yapmaktı. Tiyatro yapabilmemin bir diğer ucu da televizyona sıçramaktı. Bir menajer buldum ve o zamanki menajerim de beni ekmek teknesine yolladı. Ekmek Teknesi’nde bir bölüm oynadıktan sonra arkasından kendimi Kampüsistan’da hemen arkasından Bütün Çocuklarım derken ve ben bugünkü oyunculuk hayatımın ilk adımlarını atmaya başladım. Merdiven gibi düşündüğümüz bu yolda benim o merdivenleri çıkarken işin eğitimini de almam gerektiğini inanıyordum. Bu yüzden Bütün Çocuklarım sonrası gidip Maltepe Üniversitesi’nde oyunculuk eğitimimi de tamamladım. Bu arada dizi yapmaya, film çekmeye de devam ettim. Bir yandan okudum bir yandan çalıştım ve okul bittikten sonra da yine aynı şekilde aynı tempo ile televizyon sektöründe de, tiyatroda da varlığımı daha profesyonel sürdürmeye devam ettim.
Rollerine nasıl hazırlanıyorsun?
Rolüme sihirli bir iksirim var onu içiyorum, onu içtikten sonra her şey yoluna giriyor şeklinde hazırlanıyorum demek isterdim ama maalesef öyle değil. Okuduğum için herhalde birçok tekniğe tabii ki de hâkimim ama bir oyuncunun yapması gerekenin bu teknikleri süzgeçten geçirip kendine has bir teknik oluşturması gerektiğine inananlardanım. Benim de teknikleri birleştirdiğimde kendine has bir yöntemim çıkıyor. Bunlardan bir tanesi tabii ki de karakter analizini yapmaktır. Karakter analizini yaptığımda olabildiği kadar o karakterin altına kendimce başlıklarımı atarım ve bu hep cebimde durur. Yani o rol bitene kadar benim cebimde karakterimin ana başlıkları, psikolojik başlıkları varsa gestusları, hastalığı hepsi bir kâğıtta yazar ve bu kâğıt bütün bir set boyunca benim cebimde benimle gezer. Yani karakterimi cebimde taşırım. İkinci olarak müziklerim vardır, her girdiğim karakter için birkaç tane müzik seçerim ve o müzikleri dinleyerek sete gitmeye çalışırım ya da sette ağır bir sahnem varsa bu aksiyon da olabilir duygusal da olabilir. Aksiyonsa daha hızlı, daha hüzünlü bir sahne ise daha yumuşak bir müziğim vardır ve onları dışında da o süreçte çok müzik dinlemem. O karakterime yardımcı olacak müzikleri yanımda taşırım. Yani yanımda taşıdığım karakter müziklerim vardır diyebilirim. Üçüncü olarak kesinlikle hazırlık sürecinde yorgunsam ya da çok hantal hissediyor isem spor yaparım. Özellikle de kum torbasını dövme alışkanlığım var. Bu beni rahatlatıyor ve role hazırlanmamda konsantrasyonumu da arttırıyor. Dördüncü olarak doğru uyku ve doğru beslenmeme dikkat ederim o rol boyunca ama o rol neyi gerektiriyor ise ondan bahsediyorum. Çok az yemek ya da çok yemek yemek de benim için o rolün kilosuna kadar önemli. Ya da uykuda aynı şekilde eğer psikolojisi ağır bir rol oynuyor isem ona göre uyumayı tercih ederim. Yani her şeyi gerçekçi yapmayı seviyorum. Bir rol yapma kavramım yoktur, bir olma kavramım vardır. Ben bir karaktersem o karakterin rolünü değil olmasını gerçekleştiren oyuncuyum.
Pandemi süreci nasıl geçiyor? Seni en çok ne etkiliyor?
Pandemi sürecinde beni en çok etkileyen şey sanırım tiyatro oldu. Bir tiyatro oyununu yönetmiştim, yönettiğim oyun maalesef ki pandemiden dolayı durdu ve bu arada başka bir oyunun da hazırlığı içerisindeydim oyuncu olarak. Maalesef o da durdu. Ben tiyatro adına iki kanadımı kaybetmiş oldum pandemi ile. Yani uçamadım bir süre. Pandemi süreci genelde biraz kendime dikkat etmekle geçiyor. Spor yapmaya çalışıyorum olabildiği kadar. Dinleniyorum, kitap okuyorum, yeni oyunlar okumaya çalışıyorum. Aynı zamanda bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Üretemediğim gün öldüğüm gündür. O yüzden yaşadığım her nefeste üretmeye devam etmek istiyorum. Bir kitap hazırlığım var, çocuklara has çocuklar çok önemli benim için çünkü bir tarafımda eğitimle ilgileniyor ve o eğitim sürecinde çocuklar ağaç yaşken eğilir durumu ile birlikte çocuklar çok önemli ve onlara minik bir kitap sürprizi yapmaya çalışıyorum. Değişik orijinal bir fikir. Yakın bir zamanda o da birçok kitapçıda yerini alacaktır diye ümit ediyorum.
Geçtiğimiz haftalarda yemin dizisine dâhil oldun. Karakterini anlatır mısın?
Yemin dizisine Ümit karakteri ile dahil oldum. Ümit başarılı bir psikiyatr. Etkileyici, naif, zarif bir karakter olarak görüyoruz kendisini. Anlayışlı ve bu anlayışlı tavrı sayesinde de aslında herkesin güvenini kazanabilir yapıda. Genelde olaylara net yaklaşan, zeki, düşünceli tavrı olan ve karşısındakini aslında ikna edebilecek yapıya sahip fakat biz Ümit karakterini farklı kademeleriyle göreceğiz. Farklı yapıları ile de göreceğiz. Daha derinine de ineceğiz ki benim de bu rolü kabul etmemdeki en büyük neden hem iyiyi hem kötüyü barındıran insanoğlunun Ümit’te birleşmiş ve yoğun olarak birleşmiş olması. Alt yapısında belirli rahatsızlıklarının olması. Bunların dışa vurumu hepsi beni çok etkilediği için Ümit’i açıkça düşünmeden kabul ettim. Ümit etrafı tarafından ya bu kadar mükemmel olunamaz tavrıyla araştırılan bir adam dizide. Ama hiçbir açığını vermiyor çünkü Ümit’in ikna yeteneğinin altında bir manipüle yeteneği var. İnsanları manipüle edebiliyor. Genelde birileri bir şey düşündüğünde Ümit bunu çoktan düşünmüş oluyor ve ona göre önlemlerini alıyor. Bu da Ümit’in o karanlık yüzü, hırsı ve kontrolünü hep elinde tutmasına neden oluyor. Göstermiyor yani sadece istediğinde gösterebiliyor fakat tabii göreceğiz, bu hep böyle mi devam edecek yoksa Ümit açığa çıkacak mı çıkmayacak mı onu da süreçte göreceğiz. Genelde Ümit’in cümleleri sevgi üzerine kurulu fakat bir insanın sevgiyi doğru alması diye de bir kavram vardır. İşte Ümit’te bunu keşfedeceğiz ve bunu göreceğiz. Sevgi insanoğlu için gereklidir fakat yanlış ve zamansız bir sevgi insanoğlunu mahvedebilir’i beraber izleyip göreceğiz.
Pandemi sürecinde çekimler nasıl geçiyor?
Pandemi süreci hepimizi etkiledi doğrudur ama biz yakın ilişkili temaslı bir iş yapıyoruz bu anlamda daha da dikkat etmemiz gerekiyor. Genelde ekibimizin tamamı ev ve iş arasında mekik dokuyor. Olabildiği kadar dışarıdaki bağlantılarımızı zaten işin yoğunluğundan dolayı da kestik çünkü bir şekilde ne kadar test yaparsak yapalım kendi içimizde sağlıklı durmaya çalışırsak çalışalım dışarıda bir etkileşim olduğunda hepimiz riske giriyoruz. Bu riskleri yaşamamak adına da daha dikkatli hareket etmeye çalışıyoruz. Saatler konusunda yoğun çalıştığımız saatler oluyor fakat sonuçta dinleneceğimiz zamanı da ayarlamaya çalışıyoruz ve bir şekilde doğru dinlenme ile doğru kontrollerle sağlıklı bir süreçte çekimlere devam ediyoruz.
Pandemi süreci bittiğinde yapacaklarının listesini yaptın mı? Neler yapmak istersin?
O kadar uzun bir listem oldu ki listemin artık sonu olmadığı için listeyi yırttım attım çünkü şuna karar verdim insan böyle bir baskıya böyle bir kapanmaya girdiğinde hayatın değerini, nefes almanın değerini daha çok anlıyor. Pandemi süreci başladığında ilk hedefim listemin ilk başları güzel bir otele gideyim güzel bir tatil köyüne gidip tatil yapayım ile başladı arkasından doğaya döndüm. Şöyle bir ormana gitsem dedim, şimdi ise nefes almayı hedefliyorum. O yüzden bu süreç bittiğinde sanırım minimal yaşamanın değerini daha çok vardığımız günler yaşayacağız. İsteklerimizin arabadan evden ve birçok saçma şeyden uzaklaşıp sadece güzel nefes almak, güzel dostluklar, güzel kahvelerden ibaret olduğunu sanırım tekrar keşfedeceğiz. Pandemi sürecinde bu covid ile beraber çok sıkıntılı günler yaşadık doğrudur ve gerçekten hiç ummadığımız şekilde hayatımız altüst oldu. Bu da doğrudur ama bir yandan da her şerden bir hayır çıkarmak kafasında gitmeyeyim ama biraz daha hayatımızın değerini bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Ömer Hayyam’ın da dediği gibi; “Niçin çalıştığını bilmek lazım, eğer üstün başın için ise değmez kıyma ömrüne” bu da hesap ömrümüze kıymayacak kadar çalışmalı ve bir şekilde uğraştığımız istediğimiz şeyler daha naif olmalı diye düşünüyorum ama bunun dışında ısrarlı bir tiyatro sevdam var. Sanırım pandemi bittiğinde en çok yapmak istediğim şeylerden biri ailemle nefes almak, bir diğeri de tiyatro yapmak olacak.
Oyunculuk dışında neler yapıyorsun? Mesela sporla aran nasıl?
Oyunculuk dışında bir sanat merkezimiz var ve bu sanat merkezini işletiyorum. Açıkça çok haz aldığım bir şey. Bir de seminerler veriyorum, genelde sanatla tiyatro drama ile ilgili Türkiye’yi gezerek seminerler veriyorum. Pandemi sürecinde bunlar durdu fakat muhakkak yine geri döneceğim ve o işi de yapmaya devam edeceğim. Bir oyuncunun her şeyden önce örnek ve öğretmen olması gerektiğine inananlardanım. Öğreten kişidir oyuncu o yüzden bu kısmımı da bırakmayacağım, öğretmeye devam edeceğim. Bu arada sporla aram fazlasıyla iyi, hatta birçok sakatlığıma rağmen ısrarla spor yapıyorum. Birçok arkadaşımda nasıl ya bunlara rağmen dediğinde de yoluma aynen devam ediyorum. Bu arada son birkaç senedir de ısrarla kickbox’a merak salmış durumdayım; hem rahatlatıyor hem de odaklanmamı sağlıyor. Onun dışında yazın yüzmek, kışın da olabildiği kadar yürümeyi ve balık tutmayı çok seviyorum. Sporsuz ve sanatsız yaşanamayacağına inananlardanım. Zaten vücudumun ihtiyaçlarını karşılamadığında sanat ve spor olarak tüm damarlarımın tıkandığını hissediyorum.
Sosyal medya ile aran nasıl? Aktif olarak kullanıyor musun?
Sosyal medya ile aram aslında iyi ama biraz geç keşfettim ben. Şu anda aktif olarak kullanmaya çalışıyorum ama paylaşımlardan daha çok sosyal medyada gezinirken öğrendiğim farklı şeyler daha çok hoşuma gidiyor. Bir de ben oyuncu olarak sosyal medyayı farklı karakterleri tanımak adına da kullanmaya çalışıyorum. Gözüme takılan herhangi bir kadın erkek fark etmeksizin birine bakıp onun hayatı ile ilgili detaylar almak hem korkutuyor, kendimi bu detaylara vermemeye çalışıyorum ama hem de bir yandan bir gün böyle birini oynarsam elimde iyi datalar olacak diye düşünüyorum. Sosyal medyaya bu açıdan bakıyorum. Aktif olarak kullanmaya çalışıyorum, hikâye paylaşımlarına dikkat ediyorum. Dediğim gibi biraz örnek olmak ile ilgili de dertleri olan bir adamım ama sanırım hayatımızın yeni gerçeklerinden biri de sosyal medya ve bunu göz ardı etmemiz çok yanlış olur diye düşünüyorum.
Hande Yöremen - İstanbul Gündemi