Karagöz oyununun en yenilikçi isimleri arasında yer alan Cemal Fatih Polat, İstanbul Gündemi Gazetesi‘ne konuştu. Geleneksel oyunumuzun bilinmeyen yönlerine ışık tutan Polat, Karagöz‘ün sadece Ramazan ayında akıllara gelmemesi gerektiğine dikkat çekti. Sanatçı dünya genelinde Karagöz‘e ilginin her geçen gün arttığına vurgu yaparken; Brezilya, Rusya, Portekiz, Fransa, Almanya gibi ülkelerde sürekli Karagöz oyunlarını sergilediğini açıkladı.
Üniversite okumak için 2003‘te İstanbul‘a geldi. Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi‘ni kazandı. Ancak onun hedefi sinema televizyon bölümüydü. Her Anadolu ailesi gibi, onun ailesi de avukat, hakim, mühendis, öğretmen ya da doktor olmasını istedi. Ancak o kendisi için bambaşka bir hayat yolu seçti. Karagöz oyununun en yenilikçi isimlerinden Cemal Fatih Polat ile hayatı ve tabii ki sanat hayatı ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Cemal Fatih Polat, çocukluğundan beri tiytroya meraklı olduğunu, ancak anne ve babasının 'ne işin var aç kalırsın' dediğini ifade ederken, 'Babam, daha sonra bana, ‘Keşke senin dediğini yapsaydım‘ dedi. Çünkü ben okulu okumadım. 2006 yılında turne tiyatrosuna başladım. 2006‘dan 2010 yılına kadar yaklaşık 70 il gezdim. Yani tiyatroyla epey gezdik. O zamanlarda sadece, tiyatro oyunculuğu nasıl, sinema filminde oynarım, dizide nasıl oynayabilirim gibi düşünceler içerisindeyim' ifadelerini kullandı. Peki Cemal Fatih Polat Karagöz oyununa nasıl başladı? Karagöz ekonomik olarak sanatçıları tatmin ediyor mu? İşte bu sorular ve daha fazlasının cevabı haberimizde.
Cemal Fatih Polat ve Karagöz nasıl bir araya geldi?
'2003 yılında Marmara Üniversitesi İktisat bölümünü kazandım. Ancak aklım tiyatroda. ailem tiyatro yaparsam ekonomik anlamda sıkıntı yaşayacağım kanısında. Her Anadolu ailesi gibi, benim ailem de avukat, hakim, mühendis olmamı istiyor. Babam, daha sonra ‘Keşke senin dediğini yapsaydım‘ dedi. Çünkü ben okulu okumadım. 2006 yılında turne tiyatrosuna başladım. 2006‘dan 2010 yılına kadar yaklaşık 70 il gezdim. Yani tiyatroyla epey gezdik. O zamanlarda sadece, tiyatro oyunculuğu nasıl, sinema filminde oynarım, dizide nasıl oynayabilirim gibi düşünceler içerisindeyim. Karagöz o zaman hayatımızda yok. Beraber tiyatro yaptığımız usta, karagöz oynatıyor, duyuyoruz, biliyoruz. Sonra 2009 yılında, o usta bir oyununa çağırdı. Ustanın dediklerini yaptık ve bir dönem perdenin arkasında, Karagöz adına biraz zaman geçirdim ve bu macera da böyle başladı. Ancak, reklam ve dizi çalışmalarında oynamaya başlayınca, Karagöz yine biraz geri planda kaldı. Sonra 2017 yılında kukla işi yaparken, Beyoğlu‘nda bulunan Karagöz Derneği‘nde, Alpay Ekler Hoca‘nın yanına gittim. 'Ben Karagöz öğreneceğim' dedim. Bana Cevdet Kudret‘in külliyatını verdiler.'
'Usta Karagözcü‘lere çıraklık, yardakçılık yaparak bu işe başladım'
'Orada oyunlar var, tarihçesi var, ustalar var. Bunu okudum ama bir yandan da atölyede tasvir yapıyorum. Alpay Hoca, bana, 'Şurasını böyle yap. Ne biçim kestin oğlum!' diyerek sürekli öğretiyor bana sağ olsun. Eskiden usta çırak ilişkisinde Ramazan‘da da çırak ustanın çantasını alır, 30 Ramazan ustasının peşinde dolaşırmış. Şimdi ustalar, 30 Ramazan perde açmadığı için, sen de ustanın dizinden pek ayrılamıyorsun. Çıraklık son zamanlarda benim yaptığım gibi oldu. Biz de elimizden geldiği kadar çıraklık yaparak Karagöz‘ü öğrenmeye çalıştık. Tasvir yapımını, ustanın yanında bir oyuna gittim orada yanında yardakçılıkla öğrendim. Yardakçılık yapmış oldum.'
'Karagöz aslında sırf çocuklar için değil yetişkinler için de bir oyun'
'Aslında Karagöz, yetişkine yönelik bir oyun. Ancak günümüzde maalesef para kazanma organizasyonuna dönüştüğü için, çocuklara yönelik didaktik eğitim veren bir hâl aldı. Çocuğa mesaj veren bir oyun gibi görülse de aslında Karagöz, önceden de söylediğim gibi yetişkinlere de mesaj verir. Şu anda yetişkinler için Karagöz oynatan çok az kişi kaldı. Bir de Karagöz oyununun ‘eski usül ve kötü‘ olduğu yönünde bir takım yanlış izlenimler nedeniyle zedelenen bir algı var. Mesela benim oynattığım Karagöz oyunlarında yetişkinlere yönelik çok fazla espri var. Çocuklarıyla birlikte bizi izlemeye gelenler arasında çoğunlukla aileleri de oluyor. Okula gidersen okuldaki gösterilerde sadece çocuk olabilir ancak bir kültür merkezinde yetişkinler de çocukları ile birlikte yer alıyor. Bu nedenle onlar da oyunda kalsınlar ve cep telefonlarına odaklanmasınlar diye yetişkinler için de esprilerimiz var.'
'İlk oyunumu Gebze‘de Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi‘nde oynadım'
'Alpay Hoca‘dan tasvir yapmayı öğrendik. Perde nasıl yapılıyor, şu-bu nasıl olur, derme çatma bir tiyatro kurduk. Ancak bu sefer de nerede oynayacağız, nasıl oynayacağız düşüncesi oluşuyor. Çünkü bir de bu işin ticari boyutu var. Sonuçta bu işi yaparak para kazanmaya çalışacaksın. İşte o dönemlerde, 2017 yılının Eylül ayında ilk oyunumu Gebze‘de Osman Hamdi Bey Kültür Merkezi‘nde oynadım. Hatta ilk yardakçım da sizdiniz, tekrar teşekkür ediyorum. Sonra işte bir kolejde sağ olsun zar zor bir arkadaşın referansı ile oraya oyunlar hazırladık. Sonra Almanya‘da bir lokantaya çağrıldık. İstanbul‘da çeşitli noktalarda da oyun sayımızı artırmaya başladık. İlk olarak 'Karagöz Pazarcı' oyununu çıkardım. Sonrasında da 'İstanbul Gezgini' isimli oyunu sahneledim. 2018 yılında kültür merkezlerinde, okullarda çok sayıda oyun sahneledim. Mesela Amasra benim hayalimdi. Barış Akarsu Meydanı var. Ben sponsoru buldum, Amasra Belediyesi bana teknik ve lojistik destek sağladı. Barış Akarsu Meydanı‘nda, 'Karagöz Pazarcı' oyununu sergiledim. Bir yıl sonra da yine Amasra‘da aynı noktada yeni oyunlar izlettik.'
'Karagöz‘den önce bir anlamda pısırık biriydim... Karagöz beni de yırttı'
'Ben ne kadar salon oyunları sergilesem de, aslında açık hava oyunlarını daha çok seviyorum. Karagöz de aslında tam bir açıkhava etkinliği. Çocuklar açık havada oturacaklar. Mesafeli puflar, yine mesafeli sandalyeler ile açık alanda ferah bir şekilde oyunlar sergilenebilir. Çünkü koronavirüs nedeniyle insanlar kapalı alanlardan çıkmak istiyorlar. Ben eskiden böyle girişimci bir adam değildim. Tırnak içinde, hatta biraz pısırık bir yapım vardı. Karagöz oyunu beni de Karagözleştirdi. Bir anlama göre Karagöz beni de yırttı. Türkiye‘deki birçok belediyeye e-posta attım. İngilizcem olduğu için yurtdışındaki festivallere başvuru şansını yakaladım. Benden çok daha eski ve yetenekli ustalarımız var. Ancak dil olmadığı için yurtdışı bağlantıları için harekete geçemiyorlar. Ben İngilizcem olduğu için Afrika Ruanda‘da, ya da Rusya Moskova‘daki festivallerde yer alabildim. 2013 yılında, o zamanki ustam rahatsızlandığı için Brezilya‘ya gidemedi. Bana, 'Sen git' dedi. Ben de ustamın yerine Brezilya‘ya, Sao Paulo‘ya gittim ve orada bir sanat festivalinde Karagöz oynattım. O oyunu İngilizce değil Türkçe oynattım ve oyunda Portekizce altyazı kullanıldı. Bu anlamda, ustalarımdan Cengiz Özek‘in bana çok büyük katkıları olmuştur. Beraber İran ve Portekiz‘e gittik. Oralarda yardakçılığını yaptım.'
'Ben sürekli geliştirmeyi istiyorum... Geniş bir oyun ve tasvir repertuarım var'
'Ben ismimin altına artık ‘Karagöz Sanatçısı‘ ibaresini yazabiliyorum. Evet benden çok iyi olan çok sayıda usta var ama ben ustalarım var diye gereksiz mütevazılıklar yapmıyorum. Artık bir Karagöz sanatçısıyım, tasvir sanatçısıyım, diyebiliyorum. Bunları demem gerektiğini de zamanla öğrendim. Ben sürekli geliştirmeyi istiyorum. Bu nedenle geniş bir oyun ve tasvir repertuarım var. ‘Pazarcı‘ oyununda Karagöz sabitti ama ‘İstanbul Gezgini‘ oyununda daha da hareketlendi. Karagöz bir hayal oyunu olduğu için, ben de hayallerimi aktarmaya çalıştım. 2009 yılında Mısır‘a tatile gittim. Şarm El-Şeyh‘de Kızıldeniz‘e daldım ve hep belgeselerden izlediğim görüntüleri canlı canlı gördüm. O gün bu görüntülerin de Karagöz‘le birlikte bir macera ile perdeye aktarılması gerektiğini düşündüm. Bu son oyunumda da halay çeken dedeler var. Bu da benim bir hayalimdi ve nasıl perdeye aktarabileceğimi düşündüm. Ben Kırıkkale‘de doğdum, büyüdüm. Ankara bölgesi olduğu için seymen oyununu Karagöz ile perdeye aktardım. Mesela horon oyununu perdeye aktardım. Ben sevdiğim şeyleri oyuna aktarmayı seviyorum.'
'Aşık Veysel tasviri karagöz oyununda benim şu anki zirve noktam. Benden de başka yapan yok'
Cemal Fatih Polat ayrıca, sürekli değişime açık olduğunu ve geleneksel oyunların yanında yeni teknikler de denediğini ifade ederken, özellikle Aşık Veysel tasvirini zirve noktası olarak tanımladı. Gölge oyunlarında iki elini birden kullanan karakterlere çok rastlanmasa da kendisinin Veysel tasvirinin iki elinin de hareket edebildiğini ifade eden usta sanatçı, 'Bu teknik her şeye uyarlanabilir. Ancak beni hayatı ve sözleriyle etkileyen insanların başında Aşık Veysel gelir. Ben bu adamın Yaradan‘a olan sevgisini, ya da bir toprağı anlatmasına hayranlık duyuyorum. Bu nedenle Aşık Veysel benim gönlümde başka bir yerdeydi. Aşık Veysel‘i insanlara perdede göstermek benim için gerçekten başka bir gurur kaynağı. Benim hedeflerimden biri de buydu zaten. Şu anda UNESCO, gölge oyunu için ‘somut olmayan kültürel miras‘ tanımını yapıyor. Bu oyunu oynatan insanlar da kendi kültürlerini yaşatabilirler. Aşık Veysel‘i benden önce Karagöz olarak yapan yok.'
'Her sanatçının kendi birikimini, yaşanmışlığını aktardığını düşünüyorum'
'Ben de teknik itibarı ile tasvir noktasında Karagöz oyunu alanında adımı yazdırabileceğimi düşünüyorum. Bazı oyunlarımın içerisinden başlı başına bir tiyatro oyunu bile çıkabilir. Bunları yapma hedefim hayallerimi ve kendi yaşadıklarımı harmanlayarak perdeye yansıtmayı Karagöz ile yapıyorum. Oyunculuk ile devam etseydim, oyunculuğumla yansıtacaktım. Ben, her sanatçının kendi birikimini, yaşanmışlığını aktardığını düşünüyorum. Bundan sonra, Barış Manço ile Cem Karaca‘yı perdeye yansıtmak istiyorum. Cem Karaca‘nın fötr şapkalı bir hali ile Barış Manço‘nun mizansene girmiş bir oyununu ise görmedim. Cem Karaca‘yı oyun sonunda hayal ediyorum. Sürekli kendimi ve oyunlarımı yenilemek hedefindeyim. Bu oyunu da sahneleme fırsatı yakaladığımda da yeni teknikler kullanmayı hedefliyorum.'
'Karagöz‘ün sadece Ramazan ayında sergilenen bir oyun olduğu algısını yıkmalıyız'
'Bizde, genelde Karagöz sadece Ramazan etkinliği olarak görülüyor. Aslnda bu yanlış bir algı. Bu algıyı yıkmaya çalışıyoruz. Çünkü Karagöz oyununda yer alan karakterler zaten bizim hayatımızın her noktasında var. O zaman karagöz neden sadece Ramazan‘da hayatımızda olsun. Evet, işler Ramazan ayında artıyor ancak dediğim gibi Karagöz‘ün sadece Ramazan ayında sergilenen bir oyun olduğu algısını yıkmalıyız. Bu yıl pandemi nedeniyle Mart ayından sonra hem Türkiye hem de dünya genelinde Güney Afrika, Moskova, Almanya, Fransa gibi ülkelerdeki yaklaşık 40 etkinliğimizi iptal etmek durumunda kaldık. E tabi bu durum bizi de ekonomik olarak olumsuz yönde etkiledi. Ancak Kültür Bakanlığı, ‘Sanat Cepte‘ isimli proje ile bizlere de destek olmaya çalıştı. Geleneksel bir oyunu günümüzde sürdürmek için, yeni dünyanın iletişim kanallarını kullandıklarını ifade eden Cemal Fatih Polat, her Karagözcünün kendisine ait bir mahlası olduğunu ve bu mahlası ustaların çıraklarına verdiğini söyledi. Polat, Balaban entstümanını da çalması vesilesiyle, ustası tarafından kendisine ‘Hayali Balaban‘ mahlasını verdiğini ve bu mahlası kullandığına dikkat çekerken, 'Güncel oyun bilgilerini Instagram hesabımdan (@hayalibalaban) yapıyorum. Aynı zamanda ‘hayalibalaban..com‘ isimli bir internet sitem var. Oradan da takip edebilirler. Facebook‘ta ise Cemal Fatih Polat olarak takip edebilirler. Organizasyon düşünmek isteyen biri olursa bu sosyal medya kanallarından ulaşabilirler' diyerek konuşmasını tamamladı.