1980lerin sonu. İtalya da Fiat fabrikasında Carlo adında sıradan bir cıvata işçisi varmış. Koca fabrikada yaptığı tek iş, cıvata sıkmak ve kontrol etmekmiş. Halinden memnun, çok fazla konuşmayan, sakin ve rutin işini yapan bir işçiymiş.
Bir gün sabah, her zamanki gibi Carlo fabrikaya çalışmaya gelmiş. Fakat, fabrikanın kapısından girdiği anda içeride hummalı bir çalışmanın yapıldığını görmüş. Yerler pırıl pırılmış. Her yer boyanmış. Tüm işçiler yeni tulumlarını giymişler. İçlerinden birisi de Carlo’ya yeni tulumunu vermiş. “Al Carlo, bu da senin. Git giyin.” Carlo şaşırmış tabi bu duruma, sormuş “Hayırdır, neler oluyor?” “Haberin yok mu?” demiş diğer işçi. “Bugün öğlen Sovyetler Birliği başkanı Mihail Gorbaçov gelecek fabrikaya.” Hayır demiş Carlo. Gerçekten de Carlo nun haberi yokmuş. O an öğrenmiş. Sonra gidip, yeni tulumunu çekmiş üzerine. Yepyeni, hala taze kumaş kokuyormuş. Ardından kendi bölümüne geçip, her günkü standart işine koyulmuş. Vakit ilerlemiş, öğlen olmuş. Paydos sireni çalmış. İşçiler çalışmayı bırakmışlar. Ama yerlerini terk etmemişler. Derken, ana kapının orada bir sürü siyah ve gri takım elbiseli adam gözükmüş. Adamlar yaklaştıkça Carlo bazılarını tanımış. Fabrikanın genel müdürü, Fabrikanın sahibi, İtalya Başbakanı, bakanlar ve tabi ki yanlarında da Sovyet Rusya Başkanı Gorbaçov. Fabrika sahibi ve genel müdür, Gorbaçov a fabrikayı tanıtırlarken, Gorbaçov da etrafa göz gezdiriyormuş. Bir anda Sovyet lider duralamış. Direkt Carlo ya bakıyormuş. Yüzünde koskoca bir şaşkınlık ifadesi. Birkaç saniye dona kalmış herkes. Ardından Gorbaçov kollarını iki yana açarak haykırmış: “Carloooo! Aziz dostum benim!” Fabrikada herkes ama herkes şok olmuş. Sonra, Gorbaçov koşa koşa Carlo’ya gitmiş ve ona sarılmış. Carlo da Gorbaçov’a. İtalya başbakanı ve fabrika sahibi başta olmak üzere tüm fabrika çalışanları ve bürokratlar inanılmaz şaşkın bakışlarla olanı biteni izliyorlarmış. Gorbaçov ve Carlo kısa bir süre gayet samimi konuştuktan sonra, Gorbaçov herkesin duyabileceği bir sesle “İlk fırsatta Moskova ya bekliyorum seni aziz dostum, muhakkak gel.” Demiş Carlo’ya. Carlo da gülümseyerek kafasını sallamış: “Kısmet”. Gorbaçov diğerlerinin yanına dönmüş. Yahu demiş, iyi ki geldim İtalya ya. Carlo yu görmek nasip oldu. Herkes o kadar şaşkın ki, kimse soramamış nasıl tanış olduklarını. Derken Gorbaçov ve heyeti fabrika ziyaretini bitirip gitmiş. Carlo, her zaman ki huşu içerisinde işini yapmaya devam ediyormuş. Bir anda yanında birisi belirmiş. Gelen ustabaşıymış. “Carlo, seni genel müdür çağırıyor.” Carlo şaşırmış, koskoca genel müdürün benimle ne işi olur, demiş. Çaresiz, çıkmış genel müdürün odasına. İçeri girmiş. Genel Müdür Carlo ayakta karşılamış ve sormuş “Yahu Carlo, koskoca Sovyet başkanı ile arkadaş mıydın sen?” Carlo sakin, “Ha siz onun için çağırdınız beni, anladım,” demiş. Sayın müdürüm, gençken bir ara komünist takılıyordum, tanışıklığımız oradan demiş. Genel müdür ağzı açık “Sadece bu mu?” demiş. Evet demiş Carlo. Vallahi bu kadar. Genel müdür teşekkür edip göndermiş Carlo yu. Aradan 1 ay geçmiş, geçmemiş, bu sefer de ABD başkanı Reagen fabrikayı ziyarete gelmiş. O da aynı şekilde fabrikayı dolaşırken, Carlo yu fark etmiş: “Carlo! Aziz dostum” diye haykırarak yanına koşup, bağrına basarcasına sarlmış Carlo ya.” Gene fabrika da herkes Şokta! Genel yine çağırmış. Bunu nasıl açıklayacaksın peki? Çok basit demiş Carlo. Bir zamanlar Kapitalist takılıyorduk, tanışıklığımız oradan. Genel müdür şöyle bir süzmüş Carlo yu ve demiş ki: “Sen, Papa hazretlerini de, tanır mısın?” Carlo gayet mütevazi, gülümsemiş: “Efendim, bir zamanlar dindar takılırdım, o dönemlerden bir tanışıklığımız var.” Genel Müdür :” Bak Carlo, bu Pazar büyük katedralde, Papa halka seslenecek. Eğer o da seni aynı şekilde karşılarsa ve seni konuşma yapacağı balkona çıkarırsa o zaman sana inanırım. Ne dersin? P eki demiş Carlo.
Pazar günü gelmiş. Meydana gitmişler, Carlo ve Genel Müdürü. Zar zor Katedral e varmışlar. Korumalara yönelmiş Carlo. Papa Hazretleri ile görüşmem mümkün mü acaba? Kendisine soralım demişler. Koruma üst kata Papa’nın yanına çıkmış. Sonra kafasını uzatıp “Pardon, isminiz, demiş. “Carlo” diye yanıtlamış bizimki. Aynı anda Papa terlikleri ve pelerini ile koşa koşa inmiş merdivenlerden ve haykırmış “Carlo! Aziz dostum! Sen ha!” Genel Müdür kalabalığın arasında bekliyor. Gözü balkonda. Carlo Papa ya durumu anlatmış. Papa ikiletmemiş bile, almış Carlo’yu yanına, çıkarmış balkona. Kalabalık ikisini de coşkuyla selamlamış. Carlo, kalabalığın içerisinden Genel müdüre bakınmış. Tam ortada fıskiyenin yanı başında duruyormuş. Aynı anda, düşüp bayılmış Genel Müdür. Carlo Papa dan müsaade isteyip, aşağı inmiş. Kalabalığı yarıp, genel müdür ün yanına varmış. Adam yerde yatıyor tabi. Korumalarına sormuş: “Genel Müdür, beni balkonda Papa ile görünce mi bayıldı?” Hayır demiş koruma. “Şu arkadaki Japon turistleri görüyor musun? Onlar dedi ki, “şu balkondaki bizim Carlo da, yanındaki beyaz takkeliyi çıkartamadım”.
Kıssadan hisse; herkes herkesi tanıyabilir. Akraba veya eski dost olabilir. Bürokratlarla, hatta bakanlar ve hatta Cumhurbaşkanı ile fotoğraf çektirip, sosyal medyanıza koymanız, sizi abad etmez. Bilin istedim.
(Alıntıdır)