Üniversiteye hiç gidememiş, daha doğrusu, üniversite okumamış yahut okuyamamış insanların bile kendi aile ve yakın çevrelerinden dolayı bu halin ne demek olduğunu anlayabildiklerini tahmin ediyorum. Ancak, üniversiteli olunca, her şey yoluna girmiyor. Her şey son bulmuyor. Hayat yeni de başlamıyor, hayır. Hayat devam ediyor. Üstelik ve dahası, üniversiteyi ilk kazandığınız andaki ve okula ilk gittiğiniz zamanlardaki heyecanın tamamı, neredeyse kayboluyor bir müddet sonra. Okula gitmeyi bile istemeyebiliyorsunuz mesela. Hatta okulu bıraksam, filanca işe girsem, daha iyi, dediğiniz bile oluyor ara sıra.
Bazı üst düzey bölümler; tıp, hukuk, mühendisliğin tepe noktası sayılan alanlar vs; hariç, idealist bakış açısı ile tercih yapan sayısı yok denecek kadar az. Yani öğretmenlik bölümleri bile, bunlardan birisini kazanamazsan, alternatif olarak yazılıyor tercihlere çoğu zaman. Zaten ailelerin derdi de, çocuğum istediği, arzu ettiği, hayalini kurduğu mesleği tercih etsin değil! Kendisinin arzu ettiği, umduğu bölümü okusun istiyorlar. Neymiş, çocuğunun hayatı söz konusuymuş! Yani tıp veya hukuku kazanamazsa, sanki idam edilecek çocuklar! Bir rahat olun yahu! Çocukların tepesinden inin! Zaten asıl amaçları başka. Hepsini zan altında bırakamam elbette; ancak bazı ailelerin, anne - babaların derdi şu. Çocuğunun nerede okuduğunu, yahut, ileride ne iş yapacağını sorduklarında, “ODTÜ, Boğaziçi, İTÜ… Filanca Tıp Fakültesi, falanca hukuk fakültesi nde… Doktor olacak, avukat olacak benim çocuğum, demek… Evet evet! Bu böyle. Dediğim gibi, tüm ebeveynleri aynı kazanın içinde haşlamayalım tabi. Ama böyle bir çoğunluğun da olduğunu kimse inkar etmeye kalkmasın.
Peki bu kötü mü? Kötü tabi. Diyelim ki çocuğunuz aslında tıp okumak istemiyor. Ama sayenizde okudu ve doktor oldu. Daha da okudu, okudu, okudu, cerrah oldu. Ameliyatlara girecek. Stres, dert gırla! Zaten seve seve yapmıyor. Sonra bir gün ameliyattan çıkıp eve gidecek. Bilmem kaç saat ameliyatın ardından yatağa nasıl girip de uyuduğunu bile anlamayacak. Sonra ertesi gün uyanıp, hafta sonu bir tiyatro oyunu izlemek isteyecek. Fakat o da ne? Tiyatrolar bir bir kapanmış. Herkes doktor, avukat, mühendis olmuş. Ortalıkta tiyatro bölümü mezunu yok! Hatta tiyatro bölümü de kapanmış! Mesela!... O zaman, bari bir konsere gideyim diyecek. Alacak telefonu eline, yazacak “Konserler!” Google amca cevap verecek: “Did You Mean KONSERVELER?” Oha, diyecek bizim doktor. Ne oluyoruz yahu? Sonra kafasını uğradığı hayal kırıklığı ile çevirecek ve bir sinema salonu görecek. Yanına gittiğinde ise, hep yabancı film afişleri görecek. Ya da bizim youtuber lerin yaptığı üç beş tane zirzop mizah filmi! Tam “Ne oluyoruz be ya! (Çocuk Trakyalı olsun) “ dediğinde aklına lise arkadaşı Kenan gelecek. Mesela! Kenan, lisede hep bağlama çalan, okulun tiyatrosunda rol alan, bayramlarda şiir okuyan, kompozisyon derslerinden hep iyi not alan bir eski arkadaş! Bakacak telefon rehberine, kayıtlı değil. Silmiş Kenan ı! Niye? Çünkü Kenan Lise de hep boş işlerle(!) uğraşmış eski bir arkadaş. O yüzden ailesi de bir türlü sevememiş Kenan ı. O da başım belaya girmesin diye, Kenan la olan tüm sosyal ilişkilerini yok etmiş! Şimdi Kenan a işimiz düştü. Dur facebook tan bakayım…. Buldum! O da ne? Kenan Müzisyen olmuş. Konservatuvar okumuş. Hatta konservatuvar ın son mezunlarından. Ama, bir gece kulübünde “çalgıcılık” yapıyor. Hali perişan, saçları erkenden beyazlamış. Yüzünde çizgiler belirmiş genç yaşta. Acıyacak haline. Diyecek ki, “Ulan iyi ki Tıp okumuşum!” Evet! Bunu diyecek. Nereye kadar? Müziksiz kalmanın, sanatsız yaşamanın ona nelere mal olacağını anlayacağı o güne kadar diyecek bunu. Çünkü ailesinden böyle gördü. Bu arada, arkadaşın ailesini de bu kadar ezmeyelim. Onlar da bir ucundan haklı sayılır. Tabi bir yere kadar. Baktılar memlekette sanata değer veren sadece onu icra edenler! Ne yapsınlar, uzak tuttular çocuklarını. Sanatını ameliyathanede yaparsın ey oğul! Müzik yaparsan, gürültü olur, insanları rahatsız edersin, belki! Demiş de olabilirler.
Kısaca, bırakın gençleri, kendi geleceklerine kendileri karar versin demeyeceğim. Tam tersi, basın gırtlaklarına, siz onları yerleştirin istediğiniz bölüme! Kurtarın onları!... Mesela!...