Liberal piyasa ekonomisi ve dinin iç içe geçişi ile meydana gelen şey tam anlamıyla ölen bir kültürün resimdir. Kadın bedeninin metaya-mala dönüştürüldüğü liberal piyasada “kişiliksiz bireyler topluluğu üretilmektedir her saat, her dakika.”
Etnik düzlemde ırkçılık olabildiğine piyasa ekonomisinin can damarı, olmazsa olmazına dönüştürülüyor. Artık özgür yurttaşlık meselsi salt kâğıt üzerinde kalmış bir argüman olarak durmaktadır. Yabancı düşmanlığı olabildiğine yükselirken, birey değersiz bir nesneye dönüşüyor. Düşmanlıkları besleyen kapitalist sistem derin uçurumlar açmakta toplumlar arsında.
Üretim ilişkilerinde sömürü her geçen gün daha şiddetli saldırmaya devam ederken yoksullar daha yoksul, zenginler daha da semirmektedir. İşçiyi, köklüyü, memuru savunacak sendikal örgütler giderek çürümekte, her geçen gün daha da kötüye evirilmektedir…
Ucuz iş gücü, göçmen işçiler bahanesiyle üretimde sömürü olgusu olabildiğine daha da şiddetli hala dönüşmekte.
Kadın -Erkek ilişkisi kapitalist Pazar ekonomisinin aracı, ekonomi bir despotik araca dönüşerek ilişkileri çürütmektedir. Sevgi, bağlılık, aşk kavramları “Pazar ekonomi için reklâm replikleri demektir artık.” Boşanma oranlarındaki artışın içindeki derin uçurum sevisizlik, hoşgörüden yoksunluk ve dibine kadar para, mal, mülk tutkusudur.
Artık sevgi salt üretimden gelen güce değil, sömürü ve sömürü aygıtlarından doğan vahşi güce teslimdir.
Diziler ölen toplumsal yapıyı normalleştirme araçları, kadın ve erkek ilişkisindeki çöküşün simgeleridir…
Kısacası vahşi Kapitalist sistem ölürken…
İnsanlığı da öldürmektedir.
Kapitalizm, özel mülkiyetin üretim araçlarının önemli bir bölümüne sahip olduğu veya işlettiği; yatırım, dağılım, gelir, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisini belirlediği sosyal ve ekonomik sistemdir.
Kapitalizm bir meta üretimi sistemidir, bu yapısı gereği her şeyi metalaştırır, her şey para -koltuk aracılığıyla kullanım değerinin ötesinde değişim değeri oluşturur…
Kapitalist sistem her şeyi çürüterek metaya dönüştürmektedir kısacası…
Bunun için sosyal demokratlar ve sol tarihsel gerçekliği koltuklara, parya veya başka dengelerin değil gelecek iktidarın hesabını artık yapmalıdır. Koltuk kavgası, rant kavgası veya “benim adamım” mücadelesinden sıyrılıp toplumun beklentilerine odaklanmalıdır mevcut kazanımlarında - yerelde…
Buradan yüz binlere ulaşan sesimizle diyorum ki artık kişisel çıkarlar değil, kapsayıcı, kollektif işler için adım atın. Bu olmadığı takdirde geleceğe yönelik tüm siyasal dönüşüm, değişimler kaçınılmaz olarak çökecektir…
Uyarması bizden!