Böyle sancılı bir ortamda bu büyük organizasyonu muhteşem bir şekilde yerine getiren Japonya‘yı takdir ediyoruz. Umarım birgün ülkemizde dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlara ev sahipliği yapar.
Önceki yazılarımda da üstüne basarak belirttiğim gibi bir ülkenin spor konusunda ne kadar başarılı olduğunun en önemli göstergesi olimpiyatlardaki kazandığı madalya sayısıdır. Çünkü olimpiyatlar dünya sporunun zirvesi konumundadır. Bütün üst düzey milli sporcular tüm hazırlıklarını ve müsabakalarını olimpiyat odaklı yapar. Aynı şekilde ülkelerin sporu yönetenleri yani spor bakanları başta olmak üzere olimpiyat komiteleri, federasyon başkanları, kulüp yöneticileri ve antrenörler de hazırlıklarını dört yılda bir yapılan dünyanın en büyük spor organizasyonu olimpiyatlara göre planlar.
Peki ülke olarak biz neler yaptık?
1948 Londra Olimpiyatında kazandığımız 12 madalyadan 73 yıl sonra Tokyo‘da egale ettik. Ancak Londra‘da 6 altın, 4 gümüş ve 2 bronz madalya kazanarak 7. olurken, Tokyo‘da ise 2 altın, 2 gümüş ve 8 bronz madalya ile 35. sırada yer aldık. Bu veriler madalya sayısı olarak karşılaştırma yapılan iki olimpiyat arasındaki başarıyı da ortaya koyuyor. Geçmiş olimpiyatlarda neredeyse altın madalya almadan dönmediğimiz güreşten 2 bronz madalya ile dönerken, yine en çok madalya kazandığımız diğer branş olan halterden ise elimiz boş döndük. Olimpiyatların ana branşı olan atletizm de ise maalesef hiç yoktuk. Ancak sevindirici olan ise okçuluk ve boksta tarihimizde ilk def altın madalya kazanmamızdı. En fazla madalya karete, tekvando ve boks gibi dövüş sporlarından gelmesi, eski ama eskimeyen bir spor bürokratı olan değerli büyüğümüz kendi sosyal medya hesabında'Türk sporunda eksen kayması' sözü ile çok net bir şekilde özetliyor.
Farklı branşlardan kazanılan bu başarılar, yeni yetişen sporculara da branş seçme konusunda yön verecektir. Federasyon yöneticileri, Milli Olimpiyat Komitesi başta olmak üzere tüm spor adamları, kazandığımız madalyaların başarı hikayelerinin yanında kaybettiğimiz madalyalar muhasebesi ile gelecek olimpiyatlarda daha fazla nasıl başarılı olabiliriz onun planını masaya yatırmalıdır. Tabi sadece spor bakanlığı ve federasyonlar değil Millî Eğitim Bakanlığı da bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Çünkü olimpiyatlarda ilk sırada yer alan ülkelerin spor yapısına baktığımızda okul spor kulüplerinin ne kadar aktif ve bu başarılarda pay sahibi olduğunu görüyoruz. Özellikle Amerika‘da okul spor kulüpleri özel spor kulüplerinden fazladır. Okul spor kulüpleri başarılı sporcu yetiştirmenin yanında toplumdaki spor kültürünün de gelişmesinde önemli rol oynar. Maalesef bizde ise bırakın okul spor kulüplerinin daha aktif kullanılmasını, mevcut beden eğitimi dersleri sayısını bile düşürmeye çalışıyoruz. Eğitim konusunda her sözüne itimat ettiğimiz Aziz önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün 'Sağlam Kafa sağlam vücutta bulunur' sözünü görmezden geliyoruz ki!
Netice olarak eğer ülke olarak olimpiyatlarda daha başrılı olmak istiyorsak toplum olarak topyekûn hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Spor bakanlığı, federasyonlar başta olmak üzere, diğer bakanlıklar, STK lar ve yerel yönetimler ile toplumun her ferdi bu konuda insiyatif almalıdır. Yoksa diğer spor organizasyonlarında olduğu gibi olimpiyatlarda da nüfus olarak bizden kat kat az ama başarı olarak bizi katlayan ülkeler ile gereksiz ve kısır bir kıyaslama yapma hatasına düşeriz. Diğer alanlarda da olduğu gibi sporda da nüfusun ne kadar çok olduğu değil mevcut nüfusun ne kadar verimli kullanıldığı önemlidir.
Sağlıcakla ve sporla kalın.