'Galiba söylenecekler bir araya gelip biriktiklerinde, beklemektense, ulaşmayı seçtiklerinde yerlerine, yol vermek, ses vermek, onlara nefes vermek için gidilecek yol, seçenek değil mecburiyet olarak hissettirdi kendini bana..
Hayatın içinden geçerken, yıllar boyu süzülenler, eleğime takılıp bana şiirler, yazılar olarak gelince içlerindeki müziği de duymazdan gelemedim, oturup kendi lisanımca tercüme edeyim dedim naçizane.
Böylece besteler sesime, sesim de benden, ben gibi olanlara, benden farklı olanlara doğru yola çıktı.. Umduğum o ki duyabilenleriyle buluştuklarında onlar da kendilerini evlerine varmış bulur ve dahası sevginin tam kalbinde yerlerini alırlar..
İçtenlikle..
Hiç geç olmadı..
Olması da imkânlı değildi gerçi.. Her yaşanan tam da yaşanması gereken şekilde ve zamanda yaşanır, var olur ya hani..
Yirmilerimde dinlemeyi, otuzlarımda anlamayı, kırklarımda tecrübelenmeyi yüklediğim zamanı, şu an makaraya geri sarıp, sararken itinayla gözlemleyip, gördüklerimi benden, benim süzgecimden geçirdiğim haliyle iletmek yaptığım.. Uyumlanırken duyumsanmak..
Belki de usulca içerilere sızmak.. Bilmiyorum oralarda neler var.. Bilmem de gerekmiyor gerçi..
Ama tam olarak ‘Gençken bilebilsek, yaşlıyken yapabilsek‘in tam ortasında duruyorum.. Değmeyin keyfime..'