İstanbul Gündemi’nde bu haftaki konuğumuz çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri olan Volkan Şanda. Müzikle ilgili sohbetimiz çok keyifli oldu.
Uzun yıllardır müzikle iç içesin. Müzik senin için ne ifade ediyor sorusunun cevabının anlamı yıllar içinde senin için değişti mi?
Müzik, benim hayatım diye başlamak isterim. Geçim kaynağım da olduğu için bakış açım daha yoğun elbette. Kendimi bildim bileli müziğin içinde olduğum için başka bir şey düşünecek durumda hiç olmadım. Müzikle alakalı zaman içinde bir sürü şey değişmiş olabilir, sevdiğim müzik benim müziğimdir. Hep böyle olacaktır.
Pandemi sürecinde bir albüm hazırladın. Bu albümden bahseder misin?
Evet, pandeminin tek faydası bu oldu benim için diyebilirim. Pandemi öncesi hep hayat akışına uyuyorsun; aranjman, dizi müzikleri, sahne çalışmaları derken yani hayat döngüsüne kapılmaktan evde çalışmaya zaman bulamıyordum. Evde çalışmak diyorum çünkü benim müzik stüdyom evimde.
Madem evden çıkamıyorum, o halde kendime çalışayım dedim. İki albüm bitirdim. İlki saksafon ile enstrüman ağırlıklı Kutsal Çiçek adındaki solo albümüm, diğeri de 2021 Mart ayında çıkacak olan -BELCANTO İSTANBUL- oldukça farklı bir çalışma oldu o da..
Pandemi dönemi seni nasıl etkiledi?
Elbette kötü etkiledi herkes gibi, özellikle tamamen sahneden kazanan müzisyenlerin durumu malumumuz.
Ben yıllardan beridir saksafon eğitimi verdiğim için ders işini online’a taşıyarak süreci güzel yönettim. Yine reklam cıngılları, film müzikleri ve aranjmanları evimde yaptım ve kendi albümüme yoğunlaştım. Dinlenmeyi çok sevmeyen biri için de fazlaca dinlendim.
Günümüzle geçmişi karşılaştırdığın zaman müzikle ilgili neler söylemek istersin?
Geçmiş dönemler, yanı benim 16 yaşında sahneye başladığım zamanlarda, başka bir deyişle 80lerde müzik teori bilgisine ve güzel besteye dayalı dönemlerdi. O yüzden birçoğu hala unutulmaz şarkılar olarak kaldı kulaklarımızda ve hâlâ hatırlanır durumdalar. Daha sonra dijitalleşme ile gelen bildiğimiz pop sound, gelir geçer işler başladı, zamanla değersizleşen ama alıcısı da olan müzik tarzı kendine yer edindi. 5-6 senedir insanların daha az enstrüman ile daha sakin dinlenilen huzur veren müziklerin döneminin başladığını görüyorum. Z kuşağında bile bu tarza dönüş var.
3 gitar 1 bateriyi station araca sığdırıp bu ekipman ile dünyayı sallayan Beatles’ı hatırlayalım. Sözün özü herkese kendi eskisi iyidir..
Dijital yayıncılık dönemindeyiz. Genç müzisyenleri, şarkılarını nasıl buluyorsun?
Artık nota bile kağıt kalem ile yazılmıyor, dijital müzikte enstrüman becerisine fazla ihtiyaç yok, evet Z kuşağı aynen bunu düşünüyor. Dijitalleşme iyidir, üretmesi, yayınlaması, etkileşimi kolay. Eğer geleneksel müzik üretimini de bilirsen işte o zaman şahane. Dönemimizde müzik takipçi sayısı ile ölçülendiriliyor, bence tehlike de burada başlıyor.. Müzik yapmak ile İYİ müzik yapmak arasındaki fark ince bir çizgidir.
Ben dijitali iyi kullanabiliyorum ama gerektiğinde kullanıyorum. Müziği işi bilerek yapmak iyidir bu anlamda dijital ortam da iyidir. İyi kullanana…
Müzik dışında neler yapıyorsun?
Müzik dışında bu dönem ne yapabilirsin ki; yürüyüş ve yemek işiyle uğraşmak dışında :)..
Bir de dediğim gibi öğrencilerim..
Sosyal Medya ile aran nasıl?
Sosyal medya sıkça kullanıyorum. Özellikle Twitter ve İnstagram. Muhabbet edilen platformlar pek bana göre değil.
Müzikle ilgili olarak neleri öngörüyorsun? Sence nereye doğru gidiyoruz?
Müzik hep var, müziksiz bir dünya olamaz zaten. Bundan sonrası dünyanın ilkelliğe dönüşü gibi olacak. Dikkat edin bütün ileriki dünya filmlerine, tamamı yeniden başlama tarzında.
Bence müzikte doğal ve eskiye dönüş yolunda. Her dönem yeni bir Z kuşağı dönemi olacağı için herkes kendi eskisine dönecek... Sadelik her şeydir…
Teşekkür ederim.
Çok teşekkürler…
Hande Yöremen -İstanbul Gündemi
[email protected]