Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu (SHMYO) Çevre Sağlığı Öğretim Görevlisi Ahmet Adiller, toprak kirliliği ve toprak atıkların değerlendirilmesi konusunda bilgi verdi.
Toprak kirliliği hayati önem taşıyor
Hava ve su gibi vazgeçilmez doğal kaynaklarımızdan biri olan toprağın da hayati önem taşıdığını belirten Öğretim Görevlisi Ahmet Adiller, “İnsanoğlu nasıl hava ve su olmadan yaşayamazsa toprak ve toprağın sunduğu besinler olmadan da yaşaması mümkün değildir. Bu yüzden toprak kirliliği de en az su ve hava kirliliği kadar önemlidir. Hatta toprağın kirlenmesi sonucunda iyileştirilmesi sudan daha zor olduğundan toprak kirliliği konusunda daha bilinçli olunması gerekmektedir.” dedi.
“Hafriyat atıkları kontrol altına alınmalı”
Hafriyat atıklarının uzun yıllardır süren, özellikle son yıllarda kendini çok büyük ölçekli olarak gösteren bir sorun olduğunu kaydeden Ahmet Adiller, “Bu atıklar maalesef özellikle kırsal bölgelerde tarım alanları, dere yatakları gibi pek çok farklı alana yasadışı ve kontrolsüz biçimde dökülür. Kentsel alanlarda bunun denetimi ve takibi yapılabilse de kırsal ve düşük nüfus yoğunluğu olan yerlerde bunun denetimi etkin bir biçimde yapılamıyor. Bu atıkların büyük bir kısmı her ne kadar ‘tehlikeli’ olarak adlandırabileceğimiz bileşenler bulundurmasa da yine çevreye zararları var. Bunun yanında da değerli tarım alanlarını ve su kaynaklarımızı kirletiyorlar. Bu yüzden bu atıkların kontrol altına alınması gerekiyor” dedi.
“Depo alanlarına dökülmeleri gerekiyor”
Hafriyat atıkların büyük kısmının çevreye doğrudan büyük ölçekli zararlar vermediği için kontrol altına alınmalarının aslında oldukça kolay olduğunu dile getiren Ahmet Adiller, “Bu atıkların ya belirli önlemler alınarak kontrollü bir şekilde açılan depo alanlarına dökülmeleri ya da bu atıkların geri dönüşümünü sağlayabilecek tesisleri götürülüp orda işlenmeleri gerekiyor. Ancak buradaki en büyük sorun bunların özellikle belirli bölgelerde miktarlarının çok fazla olması ve buna bağlı olarak artan taşıma maliyetleri. Maalesef bu atıkları üretenler bu maliyetle ilgilenmek istemiyorlar ve bu sebepten bu atıklar pek çok bölgede gelişigüzel olarak dökülüyor” diye konuştu.
“Denetimler sıklaştırılmalı”
Toprak atıklarının büyük bir kısmı evlerimizden ve fabrikalardan çıkan katı formdaki atıklar ve tarımda kullanılan gübre ve pestisitler olduğunu belirten Adiller, “Fabrikalardan çıkan atıkların nasıl bertaraf edileceği yasal olarak yönetmeliklerde oldukça açık bir şekilde belirli ve fabrikaların büyük bir kısmı buna uygun olarak hareket ediyor. Ancak bu noktada yasal sorumluluklarını yerine getirmeyen pek çok kurum da yok değil. Bu noktada özellikle bu kurumlara yapılan denetimlerin sıklaştırılması önemli yer bir yer tutuyor” dedi.
“Çevre ve insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor”
Evlerimizden çıkan atıkların da belediyelerin sorumluluğunda olduğunu kaydeden Öğretim Görevlisi Ahmet Adiller, “Bu atıkların büyük bir kısmı ülkemizde toprağa gömülerek bertaraf ediliyor ve geri dönüşüm oranımız maalesef olması gerekenden daha az. Özellikle büyük şehirlerde bu atıkların bertarafı düzenli depolama adı verilen ve atıkların oldukça kontrollü hatta enerji elde edilebilecek şekilde toprağa gömülmesini sağlayan alanlarda gerçekleşse de maalesef bazı bölgelerde hala belediye çöplükleri bulunuyor. Bu çöplüklere atılan atıkların içerisinde yer alan zehirli maddeler de çevre ve insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor” uyarısında bulundu.
“Geri dönüşüm bilinci yerleştirilmeli”
Bu noktada yapılması gerekenin özellikle geri dönüşüm konusunda halkımızın üzerine düşen görevi yerine getirmesi olduğunu da kaydeden Öğretim Görevlisi Ahmet Adiller, “Yeniden hammadde olarak kullanılabilecek olan plastik, metal, kağıt ve cam atıklarının, atık olmaktan çıkıp ekonomiye kazandırılmasını sağlamak lazım. Sonrasında ise yerel yönetim - devlet işbirliği ile bu atıkların en verimli ve çevreci biçimde bertaraf edilebileceği sistemlerin kurulması. Bunların yanında tarımda kullanılan kimyasalların azaltılması konusunda da çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi ve gerekiyorsa denetlenmesi gerekiyor. Son yıllarda erozyon popüler bir konu olmaktan çıksa da maalesef küresel iklim değişikliği ile birlikte etkisini arttırıyor. Bu yüzden risk altında olan topraklarımızı korumamız büyük önem arz ediyor”diye konuştu.
Haber Merkezi-İstanbul Gündemi