7 Haziran, 1 Kasım tarihleri arasında ne oldu diye soruyor herkes. Son günlerde sık sık buluşmalar yapıyor, konuşmalar yapıyor ve sürekli gizemli tehditler savuruyor? Bizi halk seçti diyor, kimse de çıkıp demiyor Hoca seni Cumhurbaşkanı atadı!
‘Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır‘ dedi Sakarya konuşmasında.
Ahmet Davutoğlu... Bir dönemin atanan Başbakanı‘ydı. Asıl önemli nokta ise, Türkiye‘nin en kritik dönemlerinin Dışişleri Bakanı‘ydı.
Sakarya konuşmasından sonra gündeme bomba gibi düştü ve herkes aynı soruyu sormaya başladı. ‘7 Haziran, 1 Kasım tarihleri arasında ne oldu?‘ Bugün birçok haber portalı, 2015 yılının bu tarihleri arasında olanları kronolojik sıralaması ile verdi, ben ayrıca detaylara girmeyeceğim fakat şunu söyleyeyim; 850‘nin üzerinde vatandaşımızı DEAŞ-PKK koalisyonu saldırılarında yitirdik.
Enteresandır bu tarihler arasındaki iç hadiseler gündeme oturdu ama kimse dış politikadaki o dönemin durumunu konuşmuyor. Hani Suriye‘de bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olan iç savaştan; Fırat Kalkanı, Zeytindalı Bölgesi‘nden ülkemize adeta terör ithal ettiğimiz hadiselerden kimsenin söz ettiği yok ve tuhaf olanı, tüm bu olayların başlangıcında yani 2011 Suriye kargaşasının start aldığı dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı kimdi diye soran da yok.
Oysa; 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye‘de koalisyon söylemleri ile iktidar güç kaybetmeye başladığı dönemde, dışarıda bekleyen fırsatçılara gün doğmuştu. Hatırlar mısınız bilmem ama, Türkiye‘nin kör topal giden Suriye politikası 7 Haziran seçimlerinden sonra tamamen tepe taklak oldu. Hiç değilse kurulan masalarda yeri olan ülkeydik fakat 7 Haziran‘dan sonra kimse adımızı anmaz oldu. Rus uçakları Suriye semalarında ilk defa 7 Haziran‘dan sonra uçmaya başladı. 7 Haziran‘dan sonra Türkmendağı bombardımanı başladı ve binlerce Türkmen soydaşımız ya evini terketmek zorunda kaldı ya da şehit oldu. 7 Haziran seçimlerinden sonra Rus uçağını düşürdük biz ve Rusya ile savaşın eşiğine kadar geldik. Bay Davutoğlu, bu saydıklarımın hepsi 7 Haziran‘dan sonra oldu!
Bütün bunları bir kenara koyunca Sakarya konuşmasında söylediğin söz ancak ortam karıştırmaktan başka bir işe yaramaz!
Türkiye tarihinin en önemli Terör operasyonlarının yapıldığı bu dönemde çıkmış, kendi beceriksizliklerini kapatmaya çalışarak, milletin zihnini bulandıracağına, sus da devlet Doğu Akdeniz‘de milletinin hakkını savunsun! Takdir edemiyorsun bari otur da evinde haberleri izle!
Sayın Davutoğlu; Fuat Uğur‘un 27 Haziran tarihinde Türkiye Gazetesi‘ndeki köşesinde yazdığı yazının ‘Esad görüşme devam ederken hem İran hem de Türkiye Dışişleri Bakanları‘na altına imza attığı boş bir kâğıdı uzattı ve şöyle konuştu: Bu boş kâğıdı Sayın Erdoğan ve Sayın Ahmedinecad‘a götürün. Ne yapmam gerektiği konusunda üzerini doldursunlar, ben razıyım. Peki, ne oldu o kâğıt? Ahmedinecad‘a ulaştı mı bilmiyorum ama bana bu bilgileri aktaran kişiye göre Tayyip Erdoğan‘a ulaşmadı. Çünkü Davutoğlu o kâğıdı buruşturup attıı‘ bu bölümüyle ilgili ne bir açıklama yaptı, ne de yalanladı. Sessiz kalma hakkını kullandı! Sükut ikrardan gelir der, biz de bu sözlere sen yalanlayana ya da mantıklı bir açıklama yapana kadar inanmak durumunda kalırız.
Şimdi bütün bu yazılanları toplayıp yazının başına geldiğimizde; ‘7 Haziran, 1 Kasım 2015 tarihleri arasında ne oldu?‘ sorusu yerine ‘DAVUT HOCA O KAĞIDA NE OLDU?‘ sorusunu yüksek sesle sormamız daha doğru olur!
Zira bu soru, milyonlarca evsiz yurtsuz kalan masum halkın, bir milyondan fazla katledilen insanın neden bu duruma maruz kaldığının ve buna neden olanların, kimler olduğunun bir cevabı olacaktır.
DAVUT HOCA O KÂĞIDA NE OLDU(?)!..