Futbol 20 kişinin ayağında da dolandırdığı bir topun kalelerine girmesini engelleyen 2 kişiden ibaret belli bir kuralları olan eğlence amaçlı bir oyun olarak görmek çok basit ve masum bir bakış olurdu.
Evet futbol sadece futbol değil. Kulüpler, futbolcular, antrenörler, hakemler, menajerler, taraftarlar ve büyük bir sermayenin döndüğü koskoca bir sektör. Bu nedenle futbola sadece bir oyun olarak bakamayız. Toplumun aynı zamanda sosyolojik refleksini de etkileyen bir organizasyon. Bazen de siyaseten kullanılan bir enstürüman olarak görebiliriz.
Bu organizasyonun toplum üzerinde iyi ve kötü etkilerinin yanında çok tehlikeli zararları da vardır. İyi etkilerine örnek verecek olursak yakın zamanda milli takımımızın başarıları hassas bir dönemden geçen toplum üzerinde birleştiren kenetleyen pozitif bir etkisi oldu.
Geçmişte ise 2000 yılındaki Galatasaray‘ın kazanmış olduğu UEFA ve Süper Kupa, o dönem ekonomik ve siyasi olarak dar boğazdan geçen ülkemiz için büyük bir sevinç ve teselli kaynağı oldu.
Kötü ve tehlikeli etkisi ise, toplum içinde çatışmaya yol açacak kadar zararlıdır. 17 Eylül 1967‘de yaşanan iki komşu şehir olmasına rağmen Kayserispor ve Sivasspor maçında yaşanan acı olaylar. Yine Malatyaspor ve Elazığspor arasında yıllardır yaşanan gerginlik. Bunun olumsuz durumu bir çok komşu il takımlarımız malesef yaşamaktadır. 3 Temmuz şike kumpası ile Fenerbahçe ve Trabzonspor yıllarca süren bir gerginlik yaşadı. Benzer olayları Avrupa ve dünyada görmek mümkün.
Kısacası futbol iyi kullanıldığında toplumu kenetleyen ve topluma pozitif katkılar sağlarken kötü niyet ile kullanıldığında toplumu bölen ve toplumda infial yaratan tehlikeli bir araca dönüşebiliyor. Bu yüzden futbolu yöneten başta federasyon ve kulüp başkanları olmak üzere futbolcular ve taraftar guruplarına büyük iş düşüyor.
Ülkemizin bu konuda sınıfta kaldığını düşünüyorum. Çünkü eskiye göre insanların futbola ulaşımı daha zor hale geldi. Stadlarda alınan güvenlik önlemlerinin bazen abartılması, ulaşım, pahalı bilet fiyatları, passolig gibi birçok konuyu sıralayabiliriz. Bununla beraber yayıncı kuruluşun vatandaşın gelirine göre çok yukarıda bir bedel verince, toplum futboldan iyice uzaklaşıyor malesef. Şiddet olaylarına da ayrı bir yazı yazmak gerekir.
Futbolu yöneten başta federasyon olmak üzere, kulüp başkanları, belediyeler ve yayıncı kuruluş vatandaşı futbola daha kolay ulaştırmanın yollarına bakmalıdır. Kulüp başkanları ve taraftar liderleri ise kitleleri birleştirici söylemler yaparak futbolda şiddetin önüne geçmelidir. Böylece futbolun zararlı yönleri azalırken, faydalı yönlerinin artması ile topluma pozitif katkı sağlar ve futbol kültürü artar. Netice olarak kulüp ve milli takım düzeyinde başarı da gelir. Sağlıkla ve sporla kalın...