Doğru Söylemek Kolay mı?
1/1/2022
Adaylara Tavsiyeler..
1/1/2022
TARTIŞMA NEYE YARAR?
1/1/2022
Neredeyse iki yüz yıldır ülkemiz ve devletimiz üzerinde ciddi oyunlar oynanmakta ve çeşitli entrikalarla maddi ve manevi tehlikelerle bizi boğuşturmak için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. İnsanların yüzde sekseni ehli tahkik olmadığı ve hüsnüzanla ve körü körüne gittiği için bazen büyük yanlışlara düşebilmektedir. İşte bu yüzden insanları yönlendiren ve istikametli gitmeleri yönünde onlara telkinlerde bulunan müstakim zatları olması bazı zamanlarda toplumun huzurlu ve güvenli ve istikametli bir hayat sürdüğü gözlenmektedir. İşte bu iki yüz yıl içinde halka yön veren bazı zatları ya korku ile ya maddi ve manevi rüşvet ile kendilerine çekerek toplumun yanlış yönlenmesine sebep olmuşlardır.
İstikameti bozulan toplum ne yapacağını bilmeden zarar ve kârını hesap etmeden hem kendine hem ülkesine hem devletine hemde topluma zararı dokunmuştur. Son yüz yılda ise Lawrence gibi sahte evliyalar, sahte şeyhler ve sahte hocalar ortaya çıkararak insanların hem itikatlarını hem de istikametlerini bozarak toplumu kendilerine benzetmişlerdir. Buda yetmez ki sahte kahramanlar üreterek bu bozulmayı onların iktidarı ile daha da aktif hale getirmişlerdir.
Bugün şöyle topluma baktığımızda gerek inanç gerek yaşantı olarak Avrupa kâfirleri ile aramızda fazla bir fark kalmamıştır. Buna sebep olanlar ise tarihi vesikalarla belli olmasına rağmen ne hikmetse ?celladına aşık´ olmak misali bizi bu hale sokanlara neredeyse tapar hale getirilmişizdir.
Bunu en önemli sebeplerinden biride Lozan Antlaşmasıdır. Her ne kadar büyük bir zafer gibi sunulsa da bu müzakerenin iç yüzü neydi? Hangi değerler karşılığında bu antlaşma imzalanmıştı? Cumhuriyet tarihimizin kara kutusu niteliği taşıyan bu anlaşmada bir milletin manevi değerlerinin neler karşısında peşkeş çekildiğini 1950´li yıllarda çıkan Büyük Doğu dergisinde görmek mümkün.
İşte Lozan´ın İç Yüzü: Büyük Doğu´nun yirmi dokuzuncu sayısında; "Lozan´ın İçyüzü" diye yazılan makaleden.
İngiliz murahhas heyeti reisi LordGürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi. Dedi ki: "Türkiye İslami alakasını ve İslamı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz."
Lozan´da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakiki kasıtları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hıristiyan emellerinin Türkiye´yi mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki: "Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an´ane-i İslamiyetten kurtulmak hususunda besledikleri-yani İsmet´in beslediği-azmin, inkar edilmez delilidir."
Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk başmurahhasının, yani İsmet´in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat´i azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslamiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lazımdır. Konferansın birinci defasında Türk başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve büyüğüne, yani Mustafa Kemal´e bildirmek zorunda olduğu için, memlekete dönüyor; kendisini Haydarpaşa´dan Ankara´ya götüren tren ve devlet reisini (Mustafa Kemal) İzmir´den Ankara´ya götüren trenle Eskişehir´de buluşuyor. Bir arada ve baş başa seyahat...
Sonra Ankara gizli meclis toplantıları... Fakat esas meselelerde daima baş başa. Mustafa Kemal ile İsmet beraber içtimaları ve karar: "Din öldürülecektir."
Lozan Konferansının ikinci sayfası: "..... Artık herşey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile herşey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükumeti) bundan böyle, bu millette, İslamiyeti katletmek prensibiyle hareket etmekte, hasım dünyanın kumandanlarından, yani düşman ehl-i salip kumandanlarından, dini vurmakta daha hevesli olduğu ve örnekler vereceği ve bilhassa hudut dışı değil de, hudut içi ve milli irade yaftası altında çalışacağı şüpheden varestedir."
Nihai Vesika
Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında, "Türklerin istiklalini niçin tanıdınız?" diye yükselen itirazlara, LordGürzon´un verdiği cevap: "İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. Yani Mustafa Kemal ve İsmet´in verdikleri karar, Türk milletini İslamiyet ve din cihetinden öldürmek kararıdır."
Artık bunun üzerine her şey apaçık anlaşılıyor, değil mi?
Gizli anlaşmanın entrikası
Türklere dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun´i istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile, Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan HayimNaum´dur. Bu HayimNaum, bu korkunç teşebbüse evvela Amerika´da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türkün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, ta içinden ve kendi öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani, masonluk hasebiyle Kur´an´ın ahkamını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. HayimNaum müthiş planının zeminini Amerika´da hazırladıktan sonra İngiltere´ye geçmiş ve halis Yahudi olan LordGürzon ile temas ederek şu teklifte bulunmuştur: "Siz Türkiye´nin mülki tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslamiyeti ve İslami temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum."
Aynı HayimNaum Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve İsmet´i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş. Ve artık arada santralın intizamla işlemesine hiçbir mani kalmamıştır. HayimNaum o sırada Ankara´ya kadar da uzanarak planın muvaffakiyeti için gereken en mühim ve merkezi şahıs nezdinde-yani Mustafa Kemal yanında-emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki, bu tesir, mahut mevzuda HayimNaum´dan daha heveskar ve gayretli bir İslamiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türkü içinden vurmanın planını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır.