Her ne kadar ecel bir ise de, yine de yıkılacak duvarın altından geçmemeyi tavsiye eden büyüklerimiz, insanlara daima tedbir aldıktan sonra tevekkülü tavsiye etmişlerdir.
Bugün günümüzde birçok kimse, tedbirsiz bir şekilde davrandıktan sonra, meydana gelen olayları hep kadere havale ederek, “Ne yapalım? Kader böyleymiş!” deyip suçu kadere yüklemektedirler.
Halbuki, bugün başımıza gelen birçok olayın, ihmalkar davranışlarımızdan kaynaklandığını biliyoruz. Hatta şu fıkra gibi: Bir gün bir trafik polisi, sağa dönülmez işaretine rağmen sağa dönen taksiyi durdurmuştu. Şoföre: “Levhayı görmedin mi?” diye sordu. Şoför mahzun mahzun baktı; “Levhayı gördüm de sizi görmedim.”
İşte bu fıkrada da görüldüğü gibi, kurallara değil bazı cezayı müeyyidelerden çekindiğimiz için uymaya çalıştığımız kaidelere riayetsizlik, bizi zaman zaman sıkıntılara sokmaktadır.
Araştırmaların da gösterdiği gibi, ülkemizde meydana gelen trafik kazası, iş kazası ve de başka kazaların sebebinin birçoğu, kaidelere uymamaktan ve ihmallerimizden ileri gelmiştir.Bu kazalar neticesi hayatını kaybedenler ve telef olan mallar hesap edildiğinde, bazı savaşlardan daha fazla zayiat verildiği görülmüştür.
Bu durumda bize düşen görev, tam anlamıyla kurallara riayet etmek ve kazalardan doğan zararı asgariye indirmek için elden gelen gayreti göstermektir. Aksi halde, kurallara riayetsizlikten, başımıza gelen kötü olaylardan dolayı manevi yönden de sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Eğer kurallara uyulup ve kaidelere riayet edildikten sonra, herhangi bir kaza vuku bulursa, buna karşı tevekkül ve sabır göstermek gerekir.
İşte buradaki sabırda da manevi mükafat vardır.