Kendi menfaatlerimizi ne zaman bırakıp toplumun menfaatini düşünürsek işte o zaman yaptığımız işin hakkını vermiş oluruz. Çünkü toplumda belli bir kitleye hitap ediyoruz. Spor aracılığı ile toplumun moral ve motivasyonu başta olmak üzere sosyal ve kültürel konularda topluma katkı sağlamayı amaç edinmeliyiz.
Spor yayıncılığı ve yorumculuğu olarak bu konuda sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim. Spor severler bizden onların anlayacağı dilden daha bilimsel programlar yaparak spor kültürü olarak çıtayı yükseltmek ister. Ancak ekranlarda kısıtlı ve klasik spor haberleri vermekle olacak iş değil. Ya da yayıncı kuruluştan alınan kısa özet içerisinden bir pozisyonu yüzlerce tekrar ederek sanki büyük bir olaymış gibi sporseverlerin vaktini almakla da olmaz. Kısa ve net vardır ya da yoktur denilmelidir. Bir pozisyonu senaryolaştırarak ya da edebiyatlaştırarak felsefe yapmak ekran başındaki sporseverlerin zamanını almaktan başka hiçbir şeye yaramaz.
Bir pozisyonu o kadar saat yorumlamak yerine kısa ve öz geçerek kalan zamanı özellikle pandemi döneminde en fazla mağdur olan amatör branşlara ve onların sorunlarına çözüm bulacak programlar yapılmalıdır. Süper Lig‘de verilmeyen bir penaltı ya da VAR incelemesinde iptal edilen bir gol için harcanan zaman kaç bin amatör sporcu eder? Ya da hakemin vermediği kırmızı kart kaç amatör kulüp eder? Zaten sporseverlerin özet izledik tek bir kanal var. Diğer kanallar o görüntüleri bile yayınlamadan saatlerce ne konuşuyor ve topluma neler katıyor kafamda deli sorular var.
İşte bu, sporda ülke olarak potansiyelimiz yüksek olmasına rağmen başarı oranımızın yerlerde olmasının en önemli sebeplerindendir. Böyle boş program ve yorumlar ile toplumun spor kültürünün gelişmemesi yüzünden sportif başarılarda da her zaman geride kalıyoruz. Aslında bu kültür meselesi sadece sporda değil siyaset, sanat ve sosyal birçok alanda da durum farklı değil. Unutmayalım ki ekran toplumun aynasıdır ne kadar kaliteli olursa toplamada o kadar kaliteli fayda sağlar. Sağlıcakla ve sporla kalın.