Yazılarımı takip eden arkadaşlarım ve dostlarım denk geldikçe soruyorlar. Özellikle Fenerbahçeli olanlar Fenerbahçe‘nin hali ne olacak diye? Ben de diyorum ki Fenerbahçe‘yi bırak Türk futbolunun hali ne olacak? Zaten karamsar bir tablo vardı ve pandemi dönemi de işin tuzu biberi oldu.
Yıllardır yapılan hesapsız transferler başta olmak üzere birçok yanlış yönetimler ve politikalar popülizmin de etkisi ile bu kötü neticeyi ortaya çıkarttı. Kendi öz sermayesi olan altyapıya yıllık bütçeden yüzde bir bile ayırmayarak onun yerine pahalı ve boş transferler yaparak Türk futbol endüstrisi böyle bir çıkmaza girdi. Devlet her ne kadar borçlara yapılandırma getirerek bir nebze olsun nefes almalarını sağlasa da neticesi değişmeyecektir. Aslında yöntem çok basit, Kendi öz sermaye olan altyapıya daha çok bütçe ayırarak önem vermek. Biraz gerekirse şampiyonluk beklentisinden uzak kalarak sabırlı ve istikrarlı bir politika.
Dikkat çekmek istediğim diğer konu ise ülkedeki futbol kültürümüz. Geçtiğimiz hafta 30 yıl aradan sonra İngiltere Ligi‘nde şampiyonluğunu ilan eden Liverpool son yıllarda ezeli bir rekabet yaşadığı Manchester City takımına konuk oldu. Maç öncesinde Manchester City oyuncuları ve teknik ekibi, rakibi Liverpool‘lu futbolcuların sahaya çıkarken alkışlarla tebrik ederek karşıladı. Dünya futbolu adına güzel bir görüntü oldu. Peki aynı durum bizde olsaydı nasıl bir karşılama olurdu? Deplasmana gelen takım ve taraftarı daha şehrin girişinde taşlanmaya başlar ve otobüsün camları aşağı indirilir. Otelden stadyuma gidene kadar bir dünya güvenlik önlemi alınır, maç başlamadan sahaya yabancı maddeler atılır. Yani nereden baksanız kötü görüntü, olumsuz durumlar. Diğer alanlarda olduğu gibi futbol kültürü altyapımızda maalesef çok gerilerde.
Bu kötü görüntülerin ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden biri kulüp başkanlarının ve yöneticilerin başarısızlıklarını örtmek için taraftarları galeyana getirecek tavırlar sergilemesidir. Diğer bir etken ise reyting uğruna toplumu ve taraftarları kışkırtacak haber ve yorumlar yapan ulusal ve yerel basındır. Geçtiğimiz günlerde oynanan Trabzonspor ve Ankaragücü maçından sonra Trabzon yerel medyasında atılan bir başlık dikkatimi çekti. Manşetinde ‘Sene yine 2010-11‘ Duygusal ve heyecanlı bir şehir olan Trabzon halkı ve taraftarını resmen tahrik etmektedir. Çünkü aynı yerel medya 3 Temmuz ve sonrasında sağduyu yerine sürekli nefret dili ile hareket etmesi neticesinde Fenerbahçe otobüsü kurşunlandı. Sürekli saha olayları yüzünden Trabzonspor en büyük zararı gördü. Maçlar yarıda kaldı ve puanlar silindi.
Trabzon‘u örnek verdim ama bu tüm il takımları ve yerel medyalar için geçerli bir durum. Eğer Türk futbolunu yukarı çekmek istiyorsak toplum olarak sporu yönetenler başta olmak üzere ulusal ve yerel basın daha sağduyulu ve çağdaş hareket etmelidir. Daha güzel futbolun konuşmak dileğiyle, sağlıcakla ve sporla kalın.