Üstelik Yunan hükümeti, Libya’nın Yunanistan Büyükelçisi Menfi’yi, Yunanistan’da istenmeyen adam ilan ederek ülkeden kovmuşlardı. “Devletlerarasında duygusal ilişkiler olmaz”, mantığından yola çıkarak, kovdukları adamla Libya’da Türkiye aleyhine görüşmeye gittiler. Yüzsüzlük derecesinde bir tavır nihayetinde, ama ülke çıkarları için bunu yaptılar fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı. O da haklılık düzeyi. Çünkü Mısır ile yaptıkları anlaşmalar da Uluslararası hukuka uygun anlaşmalar olmadığından, Mısır’ın aleyhine sonuçlanmıştı.
Türkiye son zamanlarda; Libya ile yaptığı anlaşmaların neticesinde, Mısır ile ilişkilerini düzeltti ve üst düzey görüşmeler başladı. Bununla beraber, Cumhurbaşkanı Erdoğan, BAE ve Suudi Arabistan Kralı ile telefon görüşmeleri yaparak, bölge hâkimiyetini eline alma yolunda ciddi bir yol kat etti. İsrail ile ilişkileri, düzeltme çabasını da bu gelişmelerin içine koyduğumuzda, Doğu Akdeniz havzasındaki ülkelerle; İsrail, Mısır, Libya, Türkiye arasındaki iş birliği, bölge kalkınmasına ve doğu Akdeniz havzasına barış ve ekonomik refah getirecektir. Fakat ortada büyük bir sorun var. O da Suriye sorunu.
Bazen düşünüyorum, acaba Türkiye Suriye ile arasındaki buzları eritse, eski günlerdeki gibi olmasa da, en azından bir diplomatik ilişki ile Suriye iç savaşının başından beri savunduğu Suriye’nin toprak bütünlüğü kapsamında, rejim ile hareket ederek PYD varlığını yok etmek üzere bir çalışma başlatsa. Böylesi bir durum, hem Doğu Akdeniz’deki tüm ülkelerle anlaşma noktasında faydalı olacaktır, hem de Türkiye ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda PYD’nin ortadan kaldırılmasına hız verecektir. Tabii bu sürece, Rusya-ABD gibi ülkelerin ne kadar müsaadesi olur onu bilemem. Bu sadece son zamanlarda düşündüğüm bir yöntem.
Bütün bu hamleler, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz ile alakalı; bir de Türkiye’nin Orta Asya Türk cumhuriyetleri ile ilgili hamleleri var. Türk Konseyinin genişletilmesi, Türk Ekonomik Formu, Turan Ordusu ve ortak tatbikatlar konusundaki hamleleri…
Bir oradan bir buradan yazdım farkındayım, çünkü Türkiye dışarıda oldukça başarılı hamlelere imzalar atarken peki içeride neler oluyor? Dışarıda yapılan bu hamlelerin gücü, elde edilen bu kazanımların devamlılığı, içerideki istikrardan geçecek elbette, ama son zamanlarda içeride ciddi sıkıntılar baş gösteriyor.
Pandemi sebebiyle alınan yasak kararları, toplumu geçmiştekilerden daha da fazla rahatsız etmeye başladı, esnafın ekonomik sıkıntıları ve yasaklardan önce yapılan parti kongreleri; son günlerdeki, “Mayıs sonuna kadar Turistin görebileceği herkesi aşılayacağız” ifadesi ticari anlamda iyi bir açıklama belki ama toplumsal olarak rahatsız edici. Zira sosyal medya soruyor “bir turist kaç Türk vatandaşı” eder diye. Bilim kurulu dediğimiz kurulun içinde Sosyolog, Psikolog, Ekonomist var mı mesela? Sağlık Bakanlığı ve Bilim kurulu aldıkları bu kararları ne kadar bilime uygun alıyorlar tartışılması gereken konular. En azından, basında bir yıldır hep aynı görüşü savunan ve topluma korku pompalayan insanları çıkarmanın, toplum psikolojisini ne hale getirdiğini tartışacak psikologların da gündemde olmaları gerektiğini düşünüyorum. “Pandemi yalan” diyen bilim insanlarıyla “Pandemi var” diyen bilim insanlarının aynı televizyon programlarına çıkıp bilimsel dayanaklarını insanlara sunması gerektiği kanaatindeyim. “Hastalıkların ilk tedavisi güçlü psikolojidir”, mantığının yerinde yeller esmesin lütfen.
Daha önceki yazılarımda bahsettiğim bir başka konu var ki, Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokan hukuki süreçler. Bu tür sorunları da topladığımızda, Cumhur İttifakı 2023 seçimlerinde zorlanacağa benziyor. İşte beni en çok üzen şey de bu! Zira bakıldığında, yukarıda bahsettiğim kazanımların devamlılığı için güçlü bir lider ve güçlü bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyaç var. Geçtiğimiz günlerde Nedim Şener, CNN Türk’te katıldığı bir programda, devletin içinde hala FETÖ’cülerin olduğunu söyledi.
Son zamanlardaki basına düşen haberlere bakar mısınız, bir adam elini arkaya koydu diye gündem oluyor… Emniyet bir genelde yayınlıyor, basın özgürlüğü elden gidiyor yaygarası kopuyor. Bir an evvel akla, hukuka, bilime aykırı gelişen, birilerinin eline fırsat verecek lüzumsuzlukları gözden geçirmemiz ve 2023’e tıpkı savunma sanayiindeki başarılarımız gibi, tıpkı dış politikadaki kazanımlarımız gibi sağlam hazırlanmamız gerekir demeli Cumhur İttifakı.
Aksi takdirde, 2023 hayalimizdeki bir 2023 olmayabilir…
[email protected]