Uçak havalandıktan kısa bir süre sonra, Malatya üzerindeyken arıza verdi, pilotlar Erhaç Hava üssünden acil iniş izni istedi, fakat alana yetişemeden Malatya’nın Akçadağ ilçesi kırsalında burun üstü çakılarak düştü. Casa tipi askeri nakliye uçağı olan bu uçak dünyanın en güvenli, askeri nakliye uçağı olarak biliniyordu. O dönemin uzmanlarının basına verdiği bilgilere göre, uçak buzlanmaya bağlı olarak düşmüştü. Fakat bazı uçak teknisyenleri; buzlanmaya bağlı düşüşte uçağın burun üstü düşme olasılığının olmadığı yönünde bilgiler basında çokça yer etti. Uçağın düştüğü civardaki köylülerin ifadesine göre uçak burun üstü çakılmıştı.
Ne ilginçtir, o dönemde Casa uçaklarını İspanya ile ortak üreten ülke Türkiye idi ve bolca sipariş almışlardı. Bu kazadan bir gün sonra da Ankara’da eğitim uçuşunda bir Casa uçağı daha düştü. Tuhaf bir şekilde dünyanın en güvenli askeri nakliye uçağı olan Casa’ların en çok kaza yaptığı ülke Türkiye oldu. Tabii peşinden alınan siparişler de iptal edildi. Malatya’nın Akçadağ ilçesin 59 km mesafede, ABD askerleri tarafından kurulmuş olan NATO’ya ait, Kürecik Radar üssü bulunmaktadır.
1993 senesinde, PKK terör örgütü o kadar kudurmuştu ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da cirit atar hale gelmişti. O kadar ileriye gittiler ki en sonunda Şırnak’ı işgal edip tüm devlet dairelerindeki bayrakları indirdiler, örgüt paçavrasını asıp kurtarılmış bölge ilan ettiler. O dönemin Tansu Çiller hükümeti tanklarla bombalayarak bir haftalık bir operasyonla Şırnak’tan terör örgütünü temizlemeyi başardı. Peki öncesinde ne mi oldu?
1991 senesinde ABD Irak’a saldırarak birinci körfez savaşını başlattı. Kuzey Irak’taki Kürtlere, “Yahudiler’e İsraİl devletini kurduk, size de Kürdistan kuracağız” vaadiyle silahlandırıp Kuzey Irak’ta özerklik ilan ettirdiler ve böylece K.Irak’ta bir ABD askeri varlığı başladı. Bunun sonucu olarak da terör örgütünü silahlandırıp Güneydoğu Anadolu’da eylemler yaptırdılar. Nasıl da PYD terör örgütü hikâyesine benziyor değil mi?
Bunları anlatmamın nedeni son zamanlarda sıkça tartışılan, “İncirlik kapatılmalı mı?” sorusundan dolayıdır. Malum ABD başkanı, 1915 Ermeni Tehciri ile ilgili asılsız, bilimle ve tarihle örtüşmeyen bir açıklama yaptı. Bu açıklamaya ek olarak da; İstanbul’a “Kostantinapol” ifadesi kullandı.
Hal böyle olunca da Türkiye’den ciddi tepkiler aldı ve neticede, Türk hükümetine çeşitli yaptırım önerileri televizyonlardaki tartışma programlarında konuşulmaya başlandı. En çok konuşulan yaptırım konusu “İncirlik” konusu oldu.
Aslında ben konuya şu açıdan bakmak istiyorum; ABD başkanı seçildikten sonra, şu ifadeyi kullanmıştı “Amerika geri dönüyor”. Güzel de nasıl dönüyor? Bir güç güçleriyle varlığını sürdürür, devletler stratejik çıkar ortaklarıyla bütünleşerek güç haline gelir, sen Ortadoğu ve Orta Asya Coğrafyasına, hakim olabileceğin bir coğrafyadaki ülkeyle aranı bu derece bozarsan, ya da her istediğini yapıp, söyleyip bir de ortağım deyip o ülkeyi aptal yerine koyarsan, pardon da bu pek de iyi bir dönüş olmaz. En azından, gerçekçi bir dönüş olamaz.
70 yıldır ülke içerisindeki her türlü kaosun arkasında senin parmağın varken, 15 Temmuz tarihinde gözünün içine baka baka işgal etmeye çalıştığın ve beceremediğin ülkeye stratejik ortak diyerek ancak kendini kandırırsın.
Bütün bu realiteleri göre göre hala, ABD’ye bir yaptırım uygulamayıp, 70 yıllık ilişkimizde bir gün olsun hatırı sayılır bir fayda görmediğimiz ABD’den Haziran‘da yapacağımız görüşmede mi bir fayda sağlamayı bekliyoruz acaba? Bu da bizim iğneyi kendimize batırma yanımız olsun.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tam bağımsızlık yolunda özellikle son 5 yılda ciddi adımlar attığı şu dönemde, böylesine saygısızca yaklaşımlara bir dur demeli ve tam bağımsızlığının ve egemenliğinin hakkını vermelidir.
Atalarımızın güzel bir sözü var; “hırsız evin içindeyse, kapı kilit tutmaz” derler. Hırsızın kim olduğu belli, biz neyi bekliyoruz?
[email protected]