TÜRKİYE DE ANTRENÖR OLMAK
Konuya bir teşbih yaparak başalamak istiyorum. Bir restoranta gidiyorsunuz ve yemeği beğenerek yiyorsunuz. Size servis yapan garson ve ödeme yaptığınız kasiyeri bilirsiniz. Ancak size o leziz yemeği özenle hazırlayan aşçıyı ne görürsünüz nede bilirsiniz. Yemeğe yapılan emekten ziyade restorantın iç mimarisi ve size yapılan hizmet daha çok aklınızda kalır.
İşte ülkemizde de profesyonel ve amatör bütün sporlarda antrenörlerimiz hep arka planda kalan isimsiz kahramanlardır. Güreşte gururumuz Rıza KAYAALP ve Taha AKGÜL`ü yediden yetmişe hepimiz biliriz. Ancak onu fedekarca ve özenle mindere çıkaran Abdullah ÇAKMAR ve diğer antrenörlerin ismini güreş camiası dışında kimse ne bilir nede tanır. Çok değil bundan bir yıl öncesine kadar kimsenin tanımadığı ancak şu anda Fenerbahçenin değişmez kalecisi olan Altay BAYINDIR ı A onunla birlikte Gökhan ALKAN ı A milli takıma kazandıran Ankaragücü nün emektar hocası Murat TÜRKSOY hocayı hiçbirimiz bilmeyiz. Ancak yetiştirdiği kalecilere kendisinden başka birçok sahiplenen çıkıyor olması da ayrı bir olay. Atletizm, tekvando, boks, halter ve bir çok üst düzey uluslar arası başarı kazanmış sporcuları yetiştiren fedakar ve cefakar antrenörlerimiz hep arka planda kalmıştır yada bırakılmıştır.
Süper ligde A takımlarda çalışan etiket yapmış antrenörleri bir tarafa koyarsak ülkemizde antrenörlerimizin durumları gerçekten içler acısı. Maddi, manevi, özlük hakları, sosyal statü ve fırsat eşitliği olmak üzere birçok konudan faydalanamamaktadırlar. Üzerine birde art niyetli meslektaşlarının entrikalarını sayarsak vay hallerine. Paranın en çok döndüğü süper lig takımlarının alt yapı hocalarının bile çoğu asgari ücret gibi komik rakamlara çalıştıklarına şahidim. Bu konuda TÜFAD ı daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Kulüp yöneticileri ve federasyon ile ilişkileri iyi tutmak yerine futbol antrenörlerinin sorunlarına zaman ayırmalarını tavsiye ederim. Bunun dışında ülkemde antrenörlerin haklarını aktif olarak savunan bir dernek veya sendika var mıdır? Varsa da onu da ben bilmiyorum!
Birçok üniversitede antrenörlük bölümü olmasına rağmen mezun olanların büyük bir kısmı maddi gerekçeler ile haklı olarak farklı mesleklere yönelmektedir. Yani boşa giden dört yıllık bir eğitim ve harcanan zaman. Antrenör kadrosunda Spor Genel Müdürlüğüne atananlar ise genel olarak antrenörlük dışındaki birimlerde değerlendirilmektedir maalesef. Sonuç olarak antrenörlük bölümleri kendi iradesi dışında, ülkenin olumsuz şartlarından dolayı amacından çıkmaktadır. Yani antrenör yetiştirmek yerine lisans mezunu vermektedir.
Devletimiz çıkarttığı yönetmelikler ile uluslararası başarı kazanan sporcuların antrenörlerini ödüllendirmektedir elbet. Ancak bu sporun temeli olan ve altyapısında yer alan, sporcunun hayatının mihenk taşı olan antrenörleri de daha iyi maddi ve manevi imkanlar sağlayarak, onları işlerini daha iyi yapacak bir şekilde motive edilmelidir. Spor bakanlığı, federasyonlar, kulüp yöneticileri, basın ve medya bu konuda daha duyarlı ve özenli olmalıdır. Son olarak, verdiğim teşbihte (hata olmaz) ülkemizde mutfaktaki aşçılar antrenörlerimizden maddi, manevi ve sosyal statü olarak daha iyi konumda olduklarını da belirteyim. Sağlıkla ve sporla kalın.