Son günlerde ülkemizde had safhaya gelen dolandırıcılık, hırsızlık ve gasp gibi olayların temelinde inanç bozukluğu yatmaktadır. Maneviyattan yoksun olan bu insanlar eğitim kurumlarında ve aile ocağında da bu yönde tatmin edici bir eğitim alamadıklarından helal ve haram kavramlarını bilmemekte, kısa yoldan köşeyi dönme ve gelsin de nereden gelirse gelsin demektedirler.
Hatta işin daha da büyük boyutu ve kötü olan tarafı ise medyaya yansıdığına göre, yüksek kademedeki bazı kimselerin dahi devleti dolandırmaktan yargılanması balığın baştan koktuğunu ayan beyan göstermektedir.
Elbette bunları yazmak ve duyurmak bize bir şey kazandırmayacak gibi görünse de, olayın vahim tarafını bilmek ve önlem almak açısından, bu konuları bahsetmenin halkı duyarlı olmaya sevk edeceği gerçeğini gözden uzak tutmamak gerekir.
Bu olumsuz tabloyu nasıl ortadan kaldıracağız? Bu gelişmeler karşısında nasıl bir tavır sergileyeceğiz? İşte bu sorulara ciddi manada cevap aramak ve gereğini yapmaya çalışmak hepimizin boynunun borcu değil midir?
Atalarımız, ?tarih tekerrürden ibarettir? demişlerse de, bazıları da, ?tarihi tekerrür ettirmemek elimizde? tezini ortaya atmışlardır. Aslına bakılırsa bu iki sözün de doğruluk payı olduğu kesindir.
Tarihte yaşamış devletleri, bu devletleri oluşturan milletleri ve bu milletlerin, onlara yön veren inançlarını iyice incelediğimizde görülecektir ki, inançlı insanların bulunduğu toplumlarda suç oranı yok denecek kadar az olmuştur. Buna en büyük şahit isminden de anlaşıldığı gibi Asr-ı Saadettir. Yine hataları da bulunsa da tarihte kurulmuş İslam devletlerini incelediğimizde çok az ve belli sayıda üzücü olaya rastlanmıştır. Bugün ise bizde günde yüzlerce cereyan eden üzücü olaylar, onlarda senede belki de on senede ancak görülmüştür.
O halde, bütün bunlara bakarak başımızı iki elimizin arasına alıp şöyle bir düşünelim. Bu üzücü olaylardan bizi en çabuk kurtaracak olan şey haram helal mevhumunu bilen maneviyat yönünden kuvvetli nesiller yetiştirmemiz gerekir. Evet, aklın yolu birdir. Başına ve kalbine manevi yasakçı koyamadığımız kişileri polisiye tedbirlerle nizam altına sokamazsınız ve bu yolla da hiçbir başarı sağlanmadığı tecrübe ile görülmüştür.
Devletler bütçelerinin çoğunu asayiş ve emniyet için harcadığı halde birçok olay karşısında yetersiz kalmışlardır. O halde, eğitim kurumlarımızda, aile ocaklarında ve iletişim vasıtalarında insanların maneviyatını kuvvetlendirecek eğitici yayınlar yapmalıyız. Yoksa vay halimize!