Ahirzamanda yaşadığımızdan yola çıkarak Peygamberimiz S.A.V'den üç asır sonra başlayan bozulmalar günümüze kadar çoğalarak gelmiş ve şimdi ise iyi insanı bulmak adeta parmakla gösterilecek durumdadır.Asrımızda ise her zaman olduğu gibi küfür o kadar alenileşmiş ki, artık insanlar küfrünü açıkça ilan etmekten çekinmez olmuş ve münafıklık ise neredeyse ve tabiri caizse kılcal damarlarımıza kadar girmiştir.
Her ne kadar münafıklar Peygamber efendimize sav vahiyle bildiriliyorsa da O Zatı Zişan Aleyhissalatü Vesselam bize alametlerini tedbir almamız için açıklamış ve bize münafıkların şerrinden korunmamızı emretmiştir.
Tarihi geçmişimize bakıldığında Müslümanlar en çok zararı münafıklardan görmüş, saltanat ve devletleri de hep bu münafıklar sebebi ile zarar görmüş ve yıkılmıştır.
Peki bu münafıklara karşı nasıl tedbir alacağız? Bunların şerlerinden nasıl korunacağız? İşte bu sorulara sağlam cevap bulur ve bu cevaplara da uygun hareket edersek kısmen de olsa zararlarından korunabiliriz.
Meselâ bir hadiste Hazreti Peygamber SAV münafıklık alâmetlerini sayarken; “yalan söylemek, sözünde durmamak ve emanete hıyanet etmek” şeklinde özetlenmiştir. (Buhârî, “Îmân”, 24; Müslim, “Îmân”, 107-108).
Mutemet İslami eserlerde de vasıfları işaret edilen bu tehlikeli kişilerden korunmak ve gerekli tedbirleri almak gerekir. Yoksa zararımız kaçınılmaz ve azim olur.
İnsanda, sağlam itikat, iman ve ilim ile basiret açılır. Feraseti açık olanlar bu kimseleri hisseder fakat kendisine sen münafıksın diyemez ve bu doğru olmaz. Onları bilir hisseder ve tedbirli olur ve asla sır vermezsin.
İşte bu yüzden yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Tahrim Suresi 9. Ayetinde; 'Ey Peygamber! Kâfirlere (kılıç ile), münâfıklara (ilimle) savaş aç; onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. O, ne fena dönüş yeridir!. Buyrulmuştur.