Ne güzel söylemişler “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diye. Bizler şanslı bir nesil miyiz yoksa şanssız bir nesil miyiz? Bilmiyorum fakat bildiğim daha gerçekçi bir şey var ki; o da, insanlık tarihinin en hızlı değişim sürecine tanıklık ettiğimizdir.
Fırat Kalkanı; Cerablus’ta Elbab’da ne işimiz var? Zeytin Dalı; Afrin’de ne işimiz var? Barış Pınarı; Suriye’de ne işimiz var? Libya Tezkeresi; Libya’da ne işimiz var? İdlib; İdlib’de ne işimiz var?
Karıştı değil mi kafanız? Karışmasın efendim karışmasın. Fırat Kalkanı, Zeytindalı, Barış Pınarı gibi operasyonlarda hedefimiz PYD/PKK oluşumunu durdurmaktı. Bu terör oluşumuna en çok desteği açık bir şekilde veren ülke belli; ABD! Müttefikimiz yani.
Türkiye Libya’da BM’nin de tanıdığı yasal hükümet olan güçle geçtiğimiz aylarda bir anlaşma imzaladı ve Akdeniz’de komşu ülke alanı oluşturuldu. Hal böyle olunca gerek Rusya ile gerek Fransa ve diğer AB ülkeleri ile ve tabii ABD ile yine karşı karşıya kaldı. Son olarak da İdlib…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kaç gün evvel bir konuşmasında, şu açıklamalar dikkat çekiciydi. “Biz bilmiyor muyuz Rejim; karada İran’ın, havada Rusya’nın izni olmadan hiçbir şey yapamaz…” bu ifadelere dikkat edin. Kiminle savaştığımızı göreceksiniz. PYD ile yapılan terörle mücadelede de sıklıkla kullanılan ifade “Müttefik dediğimiz ülkenin bunlara silah yardımı” ile aynı ifadelerdir.
Hepiniz Suriye’deki kargaşanın içinde sıklıkla “Vekalet Savaşları” terimini duymuşsunuzdur.
Peki bugün İdlib’de verilen savaşın vekili Suriye Rejimi onu anlıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın yukarıda bahsettiğim açıklamasına bakınca da aslında kimle savaştığımız açıkça ortaya çıkıyor. İyi ama biz Rusya ile anlaşmış dost olmuştuk, bu ne perhiz ne lahana turşusu dediğinizi duyar gibiyim. İyi de aynı Rusya ile Libya’da karşı karşıya geldiniz. Libya’da yaptığınız girişimlerle bir tek Rusya’nın değil birçok devletin karşısına dikildiniz. E Rusya da bir yerden rövanşı almak istiyor. “Büyük Devletlerin dostu olmaz çıkarları olur” sözünü şuraya iliştirdikten sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o konuşmasında yaptığı diğer açıklamayı da yerli yerine koyalım; “Şubat sonuna kadar Rejim güçlerine müsaade ediyoruz, ya çekilecekler ya da biz çekeceğiz, bu süre ve sonrasında unsurlarımıza, dost bildiğimiz unsurlara, herhangi bir saldırı olması durumunda MENŞEİNİ SORGULAMADAN ve UYARI YAPMAKSIZIN havada ve karada her türlü hedefi vuracağız!”
“Türk olmak zordur Dünya ile savaşırsın, Türk olmamak daha zordur Türk ile savaşırsın” diye ne güzel söylemişler ve tam da yerine geldik bu sözün. Suriye savaşının başladığı günden bu yana, Türk Devleti sahaya bizzat inmiş, kendi güvenliğini tehdit ettiğini anladığı her türlü unsurla bizzat ve açıktan mücadele etmiştir. Bu süreçte Suriye Milli Ordusu oluşumuna ön ayak olmuş, eğitimlerini bizzat üstlenmiş ve onları cepheye kendi askeri ile birlikte sürmüştür. Dikkat edin onları sahaya sürüp arkadan desteklememiş bizzat Suriye Milli Ordusu ile Türk güvenlik güçlerini ortak operasyona sokmuştur.
PYD ile mücadele ederken ABD ile, Rejim ile mücadele ederken Rusya ile, Libya’da Hafter örgütü ile Mücadele ederken Fransa ile ve hatta D. Akdeniz hadisesinde de; ABD, Mısır, BAE, Suudi Arabistan, İsrail, Avrupa Devletleri ile bizzat ve açıktan savaşmıştır.
Türk Devleti her türlü operasyonunu eylemini bizzat ve dünyaya haykırarak birkaç Orta Asya Türk Devleti‘nin psikolojik desteği ile tek başına yapmıştır.
Şimdi sorum şudur; Yukarıdaki mücadelelere bakınca Türkiye Cumhuriyeti’nin dostu hangi ülkedir? Vekalet savaşlarına girmeyip savaşa bizzat giren ve halkının güvenliğini tehdit eden her türlü unsuru ortadan kaldıran en yürekli ve dürüst ülke hangisidir? Tarihe baktığınızda da aynı mantığı görürsünüz. Girdiği her yere barış getiren dünya üzerinde kaç ordu vardır? Kosova’da, Bosna’da, Somali’de, Cerablus’ta, El Bab’da, Afrin’de neler olduğunu hepimiz gördük izledik.
Ne işimiz var diyenler? Bu ülkeye bir iyilik yapın ve lütfen kendinizi yakın! Türk olmak beklenen olmaktır, Türk olmak Adalet ve Barış demektir. Tarih bunu yazdı ve yazmaya devam edecektir.