Bu yazım yayınlandıktan sonra bu konuda, gerek basında çıkan birçok haberde, gerekse ulusal gazetelerde yazan köşe yazarlarının bazılarının tespitinde aynı noktaya temas edildiğini fark ettim. İşin en ilginç tespit de, son zamanlarda yayınlanan video dizilerinde gördüm. Doğru bildiniz Sedat Peker, videolarında ara ara bu konudan bahsediyor, Erdoğan’ın etrafında, devlet menfaatinden ziyade kişisel menfaatlere tamah edenlerden söz ediyor. “Bir suç örgütü liderinin söylediklerine mi inanacağız?” gibi bir soru aklımıza gelebilir. Ben hadiseye bu şekilde yaklaşmıyorum, zira yayınlanan videolarda çok ciddi ithamlar var. Elbette ki hepimiz devletimizin yanındayız, zaten videoları yayınlayan Seda Peker’de aynı düşüncede olduğunu söylüyor, kaldı ki hepimiz bu güne kadar kendisini Milliyetçi, devletçi biri olarak bildik. Kabul etsek de etmesek de toplumda adı “mafya” olarak çıkmış biri, fakat kendisinin de belirttiği üzere, televizyonlarda “en iyi iş adamı ödülü” alırken izledik. Çok basit bir soru, bizim “mafya” diye bildiğimiz birini herhalde devlet yetkililerimiz, “kanarya severler derneği başkanı” olarak tanımlamıyordu. Neyse uzatmayayım, benim amacım burada Sedat Peker haklı ya da haksız demek değil. Çünkü ne bahsedilen olaylardan haberim var, ne de tanımadığım biri hakkında yorum yapmak gibi bir niyetim var. Benim amacım, videolarda söylenenler veya devlet yetkililerinin tutumundan ziyade videoların toplum nezdinde ve dünya basınında uyandırdığı izlenim.
Beni okuyanlar bilirler, bu güne kadar yazılarımda en sık değindiğim şeyler, Türkiye cumhuriyeti devletinin son yıllarda dış politika ve dış operasyonlarının değeri ve kıymetidir. Kısacası Türkiye’nin uluslararası kazanımlarıdır. Fakat ne hikmetse son zamanlarda, bir yandan FETÖ tehdidi konusunda çıkan haberler, bir yandan AB ülkelerinin ve ABD’nin, gerek ekonomik gerekse de savunma sanayii alanındaki baskıları ülkeyi ciddi sıkıntılara sokuyor. Bunlar olurken, bir taraftan Yunanistan ile çıkan krizlerle boğuşuyoruz bir taraftan da enerji alanında Akdeniz ve Karadeniz’de atılımlar yapmaya çalışıyoruz. Bu uğraşıların içine bir de içeride bazı tatsız tuzsuz olaylar girince, moral olarak kötü etkileniyoruz ve bu durum hızımızı yavaşlatıyor.
Karabağ’da yapılanlar, Libya’daki kazanımlar, doğu Akdeniz ve Karadeniz’deki enerji arayışları, İsrail Filistin meselesinde, Filistin halkı tarafından Türkiye’ye biçilen rol, Pençe ve Eren operasyonları, pandemi derdi ve ekonomik sıkıntılar; devletimiz bunlarla uğraşırken, Sedat Peker videoları çıkmaya başladı ve ortam iyice gerildi.
Sedat Peker’in iddialarına “bir mafyanın iddiaları” olarak bakamayız. Bu gün terör örgütünden bile “itirafçı” diye insanlar dinlenirken, neden Sedat Peker’in iddialarını yabana atalım ki, neticede bu adam hem terörist değil, hem de sizin söylediğiniz gibi “suç örgütü lideri” ise alın size iddialar. Savcıların bu iddiaları araştırması gerektiğini düşünüyorum, İçişleri Bakanı’nın bu süreçte istifa etmesi ve soruşturma tamamlanana kadar da devlet görevinde bulunmaması gerektiği kanaatindeyim. Mehmet Ağar’ın şimdiye çoktan gözaltına alınması gerekiyordu, fakat ana akım medya ısrarla bu konuda ne bir haber yapıyor, ne de konuyla alakalı bir bilgi paylaşıyor. İçişleri bakanı TRT’ye çıktı ve iddialarla ilgili açıklamalar yaptı, tamam bu kamuoyunu aydınlatmak anlamında önemli bir adım, fakat Sedat Peker’in de iddialarının artık araştırılması gerekiyor.
Çünkü değerli dostlar, siz ne kadar “suç örgütü liderinin iddiaları” da deseniz, kamuoyunda bu iddialar ciddi etkiye neden oldu. Her devlet gayri meşru işler yapmıştır ve yapar, geçmişte bizim devlet adamlarımız da birçok kez, gayri resmi işlerini gayri resmi insanlarla gördüler. Bu sefer birileri kişisel menfaat güttü demek ki bunu da eline yüzüne bulaştırdı. Yabana atılacak iddialar değildir bu iddialar.
Her vatandaşa görev olduğu gibi devleti yönetenlere de görevdir, son 20 yıllık kazanımlarımızın koruyup kollanabilmesi için, devletin içindeki çürük elmaların bir an evvel temizlenmesi, risk teşkil eden her türlü kişi veya gruplarla mücadele edilmesi gerekir. Çünkü artık devletimizin, herhangi bir kişinin sebep olacağı sorunlarla uğraşacak zamanı yoktur. Bu ülke halkının gelecekte muasır medeniyet seviyesinde yaşama hakkı vardır. Buna, makamı adı sanı ne olursa olsun hiç kimsenin engel olma hakkı yoktur.
[email protected]