Gerek fert olarak gerek toplum olarak yaptığımız hatalar ve günahlar yüzünden ilahi adalet bizi çeşitli bela ve musibetlerle cezalandırır.
Bu konuda Şura Suresi 30. Ayeti kerimesinde Alllahü Teala şöyle buyurmaktadır: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.”
Eğer hukuku ibad yani kullar arasındaki hukuk, hukukullaha yani İlahi hukuka dayanmaz ise, büyük bir zulüm teşkil eder. Bu da dehşetli bir cezayı gerektirir.
Ancak şöyle bir husus var ki; nasıl ki büyük davalar daha büyük bir mahkemede görülmesi için başka bir zamana bırakılır ise küçük davalar da küçük mahkemelerde hemen görülüp neticelendirilir.
Aynen bunun gibi Müslümanların kusur ve hatalarının neticesi, hemen uyanması ve hatadan dönüp tevbe etmesi için bu dünyada cezası verilir ki, hatadan dönsün tevbe edip kurtulsun ve o bela ve musibette günahına keffaret olsun.
Küfür ve isyan içerisinde olanlara gelince, onların hata ve kusurları ise, dünyada bela ve musibet ile karşılık bulmaz. Ahirete yani büyük mahkeme gününe bırakılır ve orada onlara ebedi bir ceza verilir.
İşte, Müslümanların adaleti ilahiyeye uymamaları ve bu adaletten sapmaları ve yerine kendi uydurdukları ve başka beşeri hukukla çözüm aradıkları zaman, onlara dünyada bela ve musibetler kaçınılmaz olur. Eğer uyanır ve hatasından döner ve yönünü Hakka yöneltirse kurtulur. Yoksa onların da kalbi mühürlenip ebedi bir cezaya müstahak olurlar.