Televizyonun vizyonunun ve misyonunun ne olduğunu netleştiremedik bir türlü. Eğlence aracı mı, yoksa kitle iletişim aracı mı? Propaganda malzemelerinin ana vitrini mi, yoksa silah mı? Belki de hepsi. İsmet Özel´ in dediği gibi; ?Medyanın gücü yoktur; gücün medyası vardır!? Doğru mu, sapına kadar!... Gücü eline bir şekilde alan herkesin bir televizyon aldığını görürsünüz geriye dönüp baktığınızda. Oradan istediğini över, istemediğine söver. Bunu da geriye dönüp baktığınızda görmeniz mümkün. Hatta şu an bile? Malcolm X, ABD de Radyo ve gazetelerin en etkin olduğu dönemde şöyle diyor: ?Gazetelere ve radyolara çok dikkat edin. Onlar, sevmemeniz gereken insanları sevmenizi; sevmeniz gereken insanlardan da nefret etmenizi sağlayabilirler!?
Gelelim bizim televizyonlara. Misal, diziler? Ahlaksızlığın her boyutu ile karşılaşmanız an meselesi. Amatör tiyatrolar sahnede bir ? iki argo kelime kullanmaya görsün. Hemen eleştiri oklarının hedefi oluyorlar. Salon vermeyenler mi istersiniz, afişlerini yırtanlar mı istersiniz, galiz küfür edenler mi ararsınız, ohooo!... Sürü ile? Kurt sürüsü gibi saldırmaya teşne bir sürü adam çıkar ortaya. Üstelik bunların en az yarısı da bürokratlardır. Üstelik o oyunu sadece 3 bin - 5 bin kişi izlemişken! Oysa Tv den milyon kişiye ulaşabilen yapımlar var. Sadece dizilere de vur abalıya yapmayalım. Evlilik programları, magazin kılığında saçmalıklar falan da cabası. Ansızın ve izin almadan hooop giriveriyorlar evimize bu programlar. Bakın dizilere. Nerdeyse hiçbir kadın kocasından hamile değil. Holdingler, havuzlu villalar, lüks arabalar havada uçuşuyor. Ama kimse kahramanların değirmeninin suyunun nereden ve nasıl geldiğine takıldığı yok. Çukur diye bir dizi var. Ağabeylerin hepsi siyah giyiyor. Bellerde silah, altlarında da siyah ve büyük arabaları var. Hepsi birer kahraman. Ama kazandıkları para haram mı helal mi, kimsenin umurunda değil. İki süslü cümle kurup, bir de kedi bakışı atınca ağabeylerimiz, her şey helal onlara. Sakalsız adam kalmadı dizilerde. Bu da çok dikkat çekici. Halit Ergenç Muhteşem Yüzyılda başlattı furyayı. Gerçi padişah dediğin sakallı olur, amenna. Ama 500 yıl sonra da herkes Kanuni gibi maşallah. Bak, Polat Alemdar ın hakkını verelim. Bakımlı, tıraşlı, her daim kibar ve genelde sakin idi. Çok haksızlık etmişiz meğer. Haza beyefendi imiş. Hatta Memati bile. Bilmem Fiko yu hatırlar mısınız? Hani Süper Baba!... Ne harika insanlardı onlar. Fiko, alnının teri ile çocuklarına bakan bir baba idi. Beyefendi, kibar ve anlayışlı. Hata yaptı mı, hatasını kabul edecek kadar tevazu sahibiydi. Şimdiki dizilerde hep en keskin çatışmalar ve küfür kıyamet havada uçuşuyor. Peki ses çıkaran var mı? Yok. Tüm hızı ile bu yozlaşmış endüstri almış başını gidiyor milletin. Ses çıkaran yok, olmayacak da. Neden? O kadar büyük paralar dönüyor ki dizi işinde. Duyduklarınızı unutun! Bu kadar paranın döndüğü bir ortama kimse çomak sokamaz. Sokamıyorlar da.
Peki bir çözüm önerin var mı der iseniz, benim kendim için var. İzlemiyorum, oluyor bitiyor. Ama ne olup bittiğini bilmek adına yokladığım oluyor zaman zaman. Bu bile uzak durmama yetiyor. Ne mi kazandım. Kim kiminle hangi dizi de ne yapıyor, konuşmalarına yabancı kalıyorum. O kadar zevkli ki, anlatamam. Millet birbirini yiyor senin hiçbir bilgin olmayan boş muhabbetlerle. Sen de bir kenarda kendinle usul usul gurur duyuyorsun. Şimdi size, siz de izlemeyin diyeceğim de, gelecek bölümün fragmanını youtube den arayıp izlemişsinizdir bile. Ya amaaan canım, siz ne bakıyorsunuz bana. İzleyin anam. İzleyin. Allah gözlerinize zeval vermesin. Ama memleketin haline de üzülmeyin, ah etmeyin, dertlenmeyin. Önce hak edin. Eyvallah?