Futboldan tutun, siyasetin en kuytu köşelerine kadar sızmış, yahut girmiş veya alınmış ya da yerleştirilmiş... Artık ne derseniz; Amerikan maşası bir örgüt var idi. Sadece 1 örgüt mü var? O da muamma ya, neyse. Bu örgüt ile mücadele adı altında yapılan neler var? Kimisi diyor ki çökerttik! Kimisi diyor ki kazıdık! Kimisi diyor ki işleri bitti!...
O zaman basit sorularla bu çökertme, kazıma ve iş bitirme faaliyetleri adına ilk olarak harp okullarının kapatılması işi yapıldı. Neden? Fetö bir daha sızmasın diye... Hı? Nasıl yanı? O zaman Milli Eğitim Bakanlığı‘nı neden kapatıp da yerine alternatif bir bakanlık ya da kurum kurmadınız? Oraya da sızmamışlar mıydı? Gerek görmediler. Çünkü böyle bir ihtiyaç yok ki!... Yani Fetö‘cü generallerin TSK‘ya sızmasına yol veren de, yardım eden de ön ayak olan da harp okullarının ta kendisi idi! Herhangi biri ya da birileri değil! Ona göre. Bu böyle biline!...
Gelelim ÖSYM‘ye!... Bu kurum da malum şahıs Ali Demir ve öncesinde Fetö mensubu hainlerin içinde yuvalandığı en önemli kurumlardan. Peki onca sene soruları çaldığını biliyoruz bu adamların. Sadece üniversiteye yerleşme sınavlarını değil, Ales, Les, Tus, Yds vb. daha ne sınav sorularını araklayıp servis ettiler kendi militanlarına. Peki bu konuda ne yapılıyor? Yani bunca sene bu sınavlar vesilesi ile akademi ünvanı alan, uzman doktor olan vs. insanlar ne olacak? Hani Harp Okulu öğrencilerini aldınız ya, bunları da kolayca tespit edip, akademik ortamdan saf dışı bırakacak mısınız, var mı böyle bir planınız? Çünkü son 15-20 yılda epey doçent, profesör ve uzman türedi memlekette. Bunların bir çoğu da ekranlarda boy gösteriyor maşallah. Elbette içlerinde muhalif ya da iktidar yanlısı olsun fark etmez, hakkıyla unvanını alanlar var, benim sözüm onlara değil. Benim sözüm, hani şu yağmurdan sonra birden biten ayrım otu gibi ortaya çıkıp memlekette belli bir takım siyasi ya da etnik gruplara ağızından köpükler saçarak çemkiren tipler var ya, hah işte benim sözüm onlara!... Gerçi bir tanesine geçenlerde bir gazeteci kardeşimiz hakkını verdi. Ağzına sağlık. Yani bu adamlar nasıl oldu da 15 senede üst düzey üniversitelerde doktor unvanı ile makam mevki sahibi olabildiler. İlginç.
Gelelim futbola. Yargıtay kararını verdi. Dedi ki, Fenerbahçe‘ye alenen kumpas kuruldu. Dönemin FB Başkanı‘nı da haksız yere, başka sebeplerden hapis yatırdılar. Kısacası ortada şike falan yok, amaç başkaydı dediler. Ama hala görüyorum ki, FB şike yaptı diyen andavallar var! Şimdi ben soruyorum; Acaba adlı makamlar, hala FB için şikeci sıfatını kullanmakta beis görmeyen bazı hakem eskisi ya da spor gazetesi müdürleri, muhabirleri, tv şarlatanları hakkında ne zaman ıslah yapacaksınız? Çünkü üzgünüm ama iş oraya gidiyor. Yazık oluyor, ülkenin futbol iklimini katlediyorlar. Utanmıyorlar, sıkılmıyorlar, ar etmiyorlar hala konuşuyorlar. Bu adamların arkasında birileri olabilir. Bence araştırılmalı.
Son olarak da, şunu söylemeden edemeyeceğim. Birileri FB Başkanı Ali Koç Beyefendi‘ye ismi ile hitap ederek büyümeye, yahut erkekliğini göstermeye çalışıyor. Ali Koç Bey‘i seversin sevmezsin. O sizin bulacağınız iş. Hadi saygı da duymuyorsun diyelim. Ona da tamam ulan!. Ama söz konusu kişi Fenerbahçe Spor Kulübü‘nün seçilmiş başkanıdır ve eşek gibi saygı göstereceksiniz! Evet yanlış duymadınız. Sırf bu makamdan dolayı tıpkı bir eşek gibi saygı göstereceksiniz. Hoş, günlük hayatta yanına bile yanaşamayacağınız adama, karşınızda görseniz altınıza kaçıracağınız adama, ekrandan, gazeteden sallamak kolay tabi. Sizi de anlıyorum. Ama yok öyle yağma! Bitti o devirler derler ya hani, bu devir zaten hiç olmadı. Kısacası, ya adam olursunuz efendi gibi davranmasını, konuşmasını öğrenirsiniz ya da bizler sizi insan yerine dahi koymayız. Ne kadar ekmek, o kadar köfte. İşinize gelirse!...