Mısır, Esad rejimine destek için, 150 asker gönderdi ve ilginçtir bu haberlerden sonra, Hatay’ı Türkiye’den alacaklarına yönelik Esad Rejimi üst düzey açıklamalarda bulundu. Esad Rejimi için; “Hadi canım oradan” dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü ben de öyle dedim.
Esad rejiminden, içinde bulunduğu durum gereği böyle bir girişim beklemek akılla ölçülebilir bir durum değil elbette.
Peki Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarına saldırısını hangi akla koyacağız? Nasıl izah edeceğiz?
Yunanistan diyor ki; Doğu Akdeniz’den çık! Türkiye diyor ki; arkadaşalar gelin konuşalım, anlaşalım; buradaki enerjiyi hep birlikte çıkarıp, bölge halklarına eşit bir şekilde paylaştıralım. Yunanistan; yok sen çık! Diye diretiyor.
Ermenistan; Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini işgal altında tuttuğu yetmiyor gibi bir de gidip Tovuz bölgesine saldırıyor.
Türkiye’nin Navtex ilanıyla Oruç Reis’i göreve yollamasından sonra, Yunanistan ortalığı karıştırıyor, Almanya araya girip Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı arıyor. Her ne kadar Türk Yetkililer, Almanya ve Avrupa Birliği ülkelerine, Yunanistan’ın art niyetli olduğunu söylese de peki diyor ve 21 Temmuz’da geçici süreliğine Oruç Reis’i bekletiyor.
Yunanistan ne yapıyor? Türkiye’nin daha önce Libya ile yaptığı ve Birleşmiş Milletlere sunduğu, tüm dünya ülkelerine her açıdan kabul ettirdiği, MEB anlaşmasının aynısını, üstelik hiçbir fonksiyonunun olmadığını bile bile yapıp aklınca Türkiye’yi saf dışı bırakmaya çalışıyor. Hal böyle olunca da Türkiye’nin verdiği süre doluyor ve Oruç Reis göreve gidiyor.
Yunanistan yine mahallenin yaramaz çocuğu (bu ifadenin Yunanistan’ı şirin gösterdiğinin farkındayım) tavırlarıyla, Avrupa yetiş diye bağırmaya başlıyor. O da yetmiyor, Fransa ile Tatbikat yapıyor.
B. Trakya Türklerinin kendi aralarından kendilerinin seçmesi gereken Müftülerini Yunan hükümetinin ataması; Ege Denizindeki Adalarda asker ve silah bulundurması, Yunanistan’ın Lozan Barış Antlaşmasını ihlal ettiğinin açık göstergesi ve bunları bütün dünyanın gözünün içine sokarak yapıyor. Ayrıca Ege denizi içinde, 12 Ada haricinde 160 civarında küçük kayalık ada ve adacık, öylece ortada duruyor. Osmanlı Devletinin varisi olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletine devredilmesi gereken bu ada adacıklara Yunanistan sahipleniyor. Sözün kısası Türkiye-Yunanistan savaşının çıkması için gereken tüm adımları, Yunanistan atıyor ve bütün bu aymazlıklara karşın Türkiye ne diyor? “Gelin konuşalım, diyalogla çözelim” diyor ve ekliyor; “ilk vuran biz olmayacağız ama kaybeden de biz olmayacağız”.
2050 yılına kadar Almanya’ya para ödemek zorunda olan bir ülke, toplam ordusu Türk Profesyonel Ordusuna ancak denk düşen bir ülke, ekonomisi batık bir ülke, Türkiye’ye savaş ilan ediyor, Türkiye sabrediyor.
Televizyonlarda, Türkiye ile Yunanistan’ın askeri ve silah güçleri kıyaslanıp duruyor, bence buna gerek yok. Gerek Yunanistan, gerekse de Ermenistan söz konusu olduğunda, Fransa ile Türkiye’nin silah ve askeri gücünü kıyaslamak daha doğru olur bence, netice itibariyle Fransa’nın kuyruk acısının nerden geldiği belli. Fakat Türkiye’nin silah ve askeri gücünü konuşurken TURAN ORDUSU gerçeğini kimse göz ardı etmesin.
Önemli bilgi; 13 Ağustosta Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı Hulusi Akar ve tüm Kuvvet komutanları Bakü’ye gittiler.
Sözün özü, Yunanistan da Ermenistan da yıllar evvel sosyal medyada paylaşılan ve fenomen olan çöpçü ve çocuk videosundaki “oğlum bak git!” videosu gibi bir hadise.
Fakat unutulmaması gereken bir gerçek var ki; o da Esad Rejim’inin Hatay çıkışı!
Şimdi bir daha düşünün, Ermenistan dayılanırken, Yunanistan dayılanırken Esad niye dayılanmasın. Zira Libya’da kuyruk acısı olan bir tek Fransa değil herhalde.