İlk baktığımızda Radikal bir Hristiyan Müslümanlara karşı acımasızca bir tepkisi gibi algılıyoruz, ilk aklımıza gelen de Haç Hilal kavgası oluyor? Haber detayları geldiğinde, silahın üzerindeki notların basına sızmasından sonra anlıyoruz ki; radikal bir hıristiyanın Müslümanlara karşı bir tavrı değil bu! Zira mesajların, Osmanlı Devleti’nin, tarihteki eylemleri üzerinden günümüz Türkiye Cumhuriyeti devleti ve vatandaşlarına karşı yazılmış olduğunu görüyoruz.
Arap Baharı adı altında Tunus’ta başlayan ve Libya, Mısır, Yemen, Suriye’yi de içine alan büyük bir kaos ortamı doğuyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de başlarda kıyısından köşesinden bu kaosun içine çekilmeye çalışılıyor. Ülke içinde, büyük katılımlarla yapılan çeşitli gösteriler, eylemler, ardından yönetimdeki hükümete karşı hamleler, Suriye’de Türkiye’nin elini boşa çıkarma hamleleri, Suriye’deki paylaşımlar ve Türkiye sınırına kurulmak istenen bir Kürt Devleti ve nihayetinde 15 Temmuz işgal girişimi ile ülke bir iç savaşın eşiğine itilmeye çalışılıyor, fakat olmuyor. İlk anda bakıyoruz ki, -klişe bir söylemle- “Müslüman coğrafyasında dinmeyen kan” yorumu ile yaklaşıyoruz olaya ve yine aynı hadise; Haç ile Hilal Kavgası geliyor akıllara.
Bir gün kalkıp, terörü temizleyeceğim diye Fırat Kalkanı Harekatını başlatıyorsunuz, klasik bir kınama ile batıdan sesler yükselmeye başlıyor. Alışık olduğumuz sesler bunlar deyip yolunuza devam ediyoruz, benimsediğiniz Haç ile Hilal Kavgası düşüncesiyle umursamıyoruz hadiseyi. Karşımıza Rusya, ABD, Fransa, Almanya ve birçok dünya devleti çıkıyor. Kendimizden eminiz zira bölge bizin ve inancını paylaştığımız diğer toplumların bölgesi. Bir de bakıyoruz ki, inancını paylaştığımız ülkelerden de bize ciddi kınamalar gelmeye başlıyor. Suudi Arabistan, BAE, Mısır, İran gibi ülkeler…
Bir dakika neler oluyor?
Kıbrıs barış harekatında bize tek destek veren ülkenin topraklarındaki kaosa bir son vermek üzere askerimizi Libya’ya yolluyoruz, karşımızda yine Fransa ve Rusya’yı görüyoruz. Alışık olduğumuz durum, Haç ile Hilal Kavgası diyoruz devam ediyoruz bir de bakıyoruz karşımızda inancını paylaştığımız başka bir ülke Mısır.
Ülkemin doğal kaynakları deyip Doğu Akdeniz’e çıkartma yapıyor, doğal gaz arıyoruz, bir anda karşımızda Yunanistan, Fransa beliriyor. Haç Hilal Kavgası diyoruz umursamıyor işimize bakıyoruz. Sonra bir anda karşımızda, Mısır donanması da beliriyor. ABD, İsrail, Yunanistan, Fransa’yı anladık da Mısır Suudi Arabistan neden diyoruz?
İlk başlarda inanç sistemi ile hep Hristiyan toplulukları karşımızda görürken, bir süre sonra Müslüman toplulukları da karşımızda görür olmaya başlıyoruz. Haç ile Hilal Kavgası hepinizin de bildiği üzere tarihin en büyük savaşları denen Müslüman Hristiyan savaşlarıdır. Fakat detaya baktığınızda hadise tarihten biraz daha farklı bir noktada.
Bütün bu hadiselerin içinde bizi destekleyen birkaç Türk Devleti’nden başka kimse yok.
Daha önceki yazılarımı okuyanlar bilirler, rahmetli Ebulfeyz Elçibey’in şu sözünü paylaşmıştım; “Sen Türk olduğunu unutabilirsin ama onlar asla unutmazlar”!
Tüm bu hadiseleri bir noktaya topladığımızda dünyada şu gerçeği görebilmek artık çok mümkün. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok!”. Çok milliyetçi bir söz değil mi? NE derseniz deyin manzara bu…
Eğer bir dünya savaşı çıkacaksa bu savaş kesinlikle Türklerle Dünyanın savaşı olacaktır.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Büyük turan Devleti yolunu açtı. Karabağ’da gerçekleşen hadise tam olarak budur. KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını da aynı noktaya yorabilirsiniz. Biraz ütopik değil mi?
Her milletin bir hayali vardır…
[email protected]